91 yıl sonra

Av. Güler Koçyiğit

Verilen Hak, Yaşanmayan Hayat”

Bugün 5 Aralık.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasının 91. yılı…

O gün, bu topraklarda büyük bir kapı aralandı.

Kadın, ilk kez yurttaşlık kavramının içine tam anlamıyla dâhil edildi.

Dünyanın pek çok ülkesinden önce…

Cesur bir adımla, gür bir umutla…

Ama sormadan edemiyorum bugün:

O kapının arkasına gerçekten geçebildik mi?

Yoksa kapı açıldı ama eşiğinde mi kaldık?

91 yıl önce verilen hak, bugün hâlâ kâğıt üzerinde parlak;

ama hayatın içinde gölgeli.

Ve kadınların yorgunluğu bazen öyle derindir ki,

insan sanki onların omuzlarında

tarifi imkânsız bir sessizliğin ağırlığını hisseder.

Bu sessizlik, yenilginin değil;

çok konuşup da hâlâ duyulmamış olmanın ağır sessizliğidir.

Bu ülkede kadınların yaşadığı sorunlar

basit bir hukuki mesele değil;

toplumun damarlarına işleyen eski bir alışkanlığın

bugüne taşınmış gölgesidir.

Kadınlar oy verebiliyor, evet…

Ama hâlâ görünmeyen bir onaydan geçmeden hayat kuramıyor.

Kadınlar seçilebiliyor, evet…

Ama karar alma mekanizmalarının kapısında hâlâ bekletiliyor.

Kanun kitapları eşit diyor,

ama sokaklar, iş yerleri, evler eşit davranmıyor.

Bir ülkede kadın hâlâ kendini korumak için

yasaya değil, tesadüfe güveniyorsa…

Orada verilen hak, henüz hayata geçmemiş demektir.

5 Aralık 1934, bir başlangıçtı.

Fakat başlangıçlar devam edemediğinde

zamana karşı savrulur, anlamı eksilir.

Peki bugün?

* Kadınlar hâlâ öldürülüyor.

* Şiddet hâlâ cezasızlıktan güç alıyor.

* İş yaşamında görünmez bir tavan,

siyasette görünmez bir bariyer,

sosyal hayatta görünmez bir “izin” var.

* Kadının değeri hâlâ tartılıyor, ölçülüyor, sorgulanıyor.

* Kadınlar hâlâ “varım” demek için çabalıyor.

Ve bazen bu çaba öyle derin bir iç acısına dönüşüyor ki,

bir kadının susuşu bile bir çığlık sayılmalı.

Ama çoğu zaman o çığlık da duyulmuyor.

Bu tablo varken 91 yıl önce atılan adım

nasıl tam anlamıyla yol olabilir?

Hak verilmiş olabilir;

ama hayat verilmemiştir kadınlara.

Bugün 5 Aralık…

Bir kutlama günü değil,

bir gerçekle yüzleşme günü.

Bu yazı, “bize hak verildi” diye susmak için değil;

“bu hak hâlâ hak ettiği hayatı bulmadı” demek için yazıldı.

Çünkü eşitlik, sadece oy sandığında değil;

kadının güvenli adımında, özgür sözünde,

karar alma gücünde ve yaşam hakkının dokunulmazlığında anlam bulur.

Ve unutulmamalı ki:

Bir ülke kadınlarına yük olan değil,

onları yükselten bir yer olmadıkça

hiçbir geleceğe tutunamaz.

Belki bir gün, 5 Aralık sadece tarihteki bir reform değil,

gerçekten yaşanan bir eşitliğin yıldönümü olur.

Belki bir gün, kadınlar için hayat

bu kadar dikenli bir patika olmaktan çıkar;

bir insanın yürüdüğünü hissedeceği kadar yalın,

bir insanın değer gördüğünü hissedeceği kadar aydınlık olur.

Ama o güne kadar bir cümle hep var olacak:

“Hak verildi; şimdi o hakkın hayatını istiyoruz.”

Sevgiyle …

Av. Güler KOÇYİĞİT

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.