Akar'dan referandum değerlendirmesi

Akar'dan referandum değerlendirmesi

AK Parti Diyarbakır İl Başkanı Muhammed Dara Akar, referanduma sayılı günler kala Ak Parti’nin Diyarbakır’daki çalışmaları ve bölgedeki sorunların çözümüne dair önemli tespitlerde bulundu. Akar, referandumdan ‘EVET’ çıkması durumunda bölgeye huzur, güven ve yatırımların hızlanacağını söyledi.

AK Parti Diyarbakır İl Başkanı Muhammed Dara Akar, gazetemizin genel yayın yönetmeni İlyas Akengin’i ziyaret ederek, referandum çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

16 Nisan referandumuna bir aydan az bir zaman kaldı, AK Parti olarak Diyarbakır’da nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz, referandumda Diyarbakır’dan beklentiniz nedir?

‘Hatip ve hatibelerle hem kırsalda hem de şehir merkezinde çalışmalarımız sürüyor’

“Biliyorsunuz referandumun startı 25 Şubat itibariyle Ankara’dan verildi. Ve biz de Diyarbakır’da 25Şubattan beri meseleyi topluma anlatmaya ve toplumu referandum konusunda bilgilendirmeye çabalıyoruz. Ağırlıklı olarak şuan kırsal bölgelerde ve ilçelerde bir çalışma yürütüyoruz. Ve şimdi ise artık şehir merkezinde kampanyalarımızı yoğunlaştırmaya başladık. Bizim yetiştirdiğimiz ekipler var; hatip ve hatibelerle hem kırsalda hem de şehir merkezinde çalışmalarımız sürüyor.

‘Pakete ilişkin tereddütlerin önemli oranda giderildi’

Anayasa Değişikliği Paketinin hem Türkiye’ye hem de bölgeye neler getirdiğini hatip ve hatibelerden oluşan ekibimiz yoğun bir faaliyet içinde halka anlatıyorlar. Gerek şehir merkezinde gerekse de kırsal alanlarda il ve ilçe teşkilatlarımız, kadın kollarımız, gençlik kollarımız da çalışmalarını yürütüyorlar. Tabii ki, bu çalışmalar sırasında halkın sorunlarını dinliyor, sorunlara çözüm üretmeye gayret ediyoruz. Bugün itibariyle ise daha büyük kampanyaların planlamasını yaptık ve onları hayata geçireceğiz. Paketle ilgili ciddi bir reklam kampanyası yürüteceğiz. Bilboardlarla, raketlerle, afişlerle kısa ve özlü cümlelerle paketin faydalarını halkımıza anlatacağız. Diğer taraftan zaten yaklaşık 3 haftadır salon toplantıları ile paketin yararlarını halkımıza anlatıyorduk. Sonuçta Diyarbakır genç nüfusun yoğun olduğu bir üniversite kentidir. Yüzlerce vatandaşın, gencin toplandığı salonlarda bu toplantıları yaptık. Mart ayının başından itibaren halkın bu konuya ilişkin kafasındaki soru işaretlerinin önemli oranda giderildiğini söyleyebilirim. Tabii ki, en başta vatandaş bu paketin neler getirdiğini ve ne tür katkılar sağladığını bilmiyordu. Bizim, STK’ların ve evet’i destekleyen herkesin ortak çabasıyla pakete ilişkin tereddütlerin önemli oranda giderildiğini biliyoruz ama bunu anlatmaya devam edeceğiz.

Vatandaşlarla sahada bire bir görüşmelerinizde pakete ilişkin neler söylüyorlar, paketi nasıl değerlendiriyorlar?

‘Yapılmak istenen istikrarı kalıcı hale getirmektir’

Tabii ki, en başta bölge insanımız paketin Diyarbakır’a faydası ne diye soruyor. Biz de diyoruz ki, bu paket şu bölgeye bu bölgeye özel olarak bir vaatte bulunmuyor ama genel olarak Türkiye’nin demokratikleşmesine, siyasi istikrarına, ekonomik istikrarına ciddi katkı sağlayacak ve bununla birlikte bu bölge de önemli oranda bu istikrardan fayda görecektir. Şimdi, Cumhuriyetin kuruluşundan beridir ortalama hükümet ömrü bir birbuçuk yıldır. Bu bir birbuçuk yıl içerisinde de hizmet etmek şöyle dursun, planlama yapmak bile mümkün olmamıştır. Fakat 15 yıllık AK Parti iktidarında bölgeye ciddi şekilde hizmet edilmiştir. Bakın biz diyoruz ki, bu yapılan duble yollar, havaalanları, her il’e bir üniversite, sosyal destek projeleri, aile destek projeleri, eğitime destek projeleri, öğrencilere eğitim katkısı, büyük hastaneler, bütün bu projeler nasıl gerçekleşti; AK Partinin kesintisiz tek başına iktidarıyla oldu. Şimdi yapılmak istenen tam da bu istikrarı kalıcı hale getirmektir. İster bugün biz olalım isterse de yarın iktidara gelecek bir başka parti olsun, gelen hükümetin orta ve uzun vadeli bir planlama ile Türkiye’ye ve bölgeye hizmet etmesini istiyoruz. Bu anayasa değişikliğinin amacı AK Parti iktidarını kalıcı hale getirmek değil, kim iktidar olursa onun, önünü görerek, planlamasını yaparak, uzun vadeli hizmetlerini bu ülkeye sunmasını istiyoruz. Kim iktidar olsa vatandaşa hizmet için yeterli zamanı olmuş olacak. Yarın seçime gidildiğinde, hangi partinin yerelde ve genelde iktidar olacağını şimdiden bilemeyiz ki. Dünyada çok hızlı bir değişim var.

‘Cumhurbaşkanı hesap verecek noktada olacak’

Bizim derdimiz şu; Türkiye şu vesayetçi anlayıştan kurtulsun, sivil ve demokratik bir yönetime kavuşsun. İkincisi, etkili ve hızlı bir yönetim gelsin. Kim iktidara gelirse gelsin, bürokratik engeller en aza insin. Artık bu bürokratik kırtasiyecilik engeli kalksın diyoruz. Diyarbakır’ın bir sorununu bu bürokratik engeli aşıp yukarıya iletene kadar burada canımız çıkıyor. Halktan gücünü almış bir Cumhurbaşkanlığı kabinesinin daha hızlı ve daha etkili bir şekilde tüm topluma hizmet etmesini istiyoruz. Üçüncü bir faydası ise şudur: Hesap veren bir anlayış geliyor. Yani, Cumhurbaşkanı bugünkü sistemde yetkileri çok ama sorumluluğu yoktur. Yeni sistemle beraber Cumhurbaşkanı ve onun getireceği kabine hem yetki sahibi hem de sorumluluk sahibi olacak. Cumhurbaşkanı hesap verecek noktada olacak. Yanlış bir iş, yanlış bir uygulama olduğunda hem siyasi olarak bunun hesabını verecek hem de yargıda da bunun hesabını verecek.

 

‘Temsili demokrasiden daha doğrudan bir demokrasiye doğru geçeceğiz’

Tabii bu istikrarlı, etkili ve hızlı yönetim beraberinde ne getirecek, birikmiş sorunların çözümünü getirecek. Referandumda evet çıkarsa ülkenin de bölgenin de birikmiş sorunları çözülecek. Çünkü güçlü bir demokrasi gelecek. Bazıları kafa karıştırmak istiyor, paketi antidemokratik bir paketmiş gibi göstermeye çabalıyorlar, haksız ve insafsızca anlatıyorlar. Bu haksız ithamların tam aksine bu paketle beraber bizim demokrasimiz vesayetten kurtuluyor, cesur, etkili ve halka dayanan bir demokrasiye kavuşuyoruz. Hukuk tabiriyle söyleyecek olursak, temsili bir demokrasiden daha doğrudan bir demokrasiye doğru geçeceğiz. Tabii ki, bu paket yalnız değil, paketten sonraki hukuki, demokratik, siyasal ve ekonomik reformların planlamasını yapıyoruz. Bütün bu reform paketleriyle birlikte Türkiye birinci sınıf bir demokrasiye kavuşacak. Siyasi partiler kanunu, seçim kanunu, basın yasası ve diğer bütün yasalar değişecek. Anti demokratik mevzuatı değiştirmek gibi bir niyetimiz var. Yine, bölgenin ekonomik, siyasi, kültürel problemleri de mutlaka konuşma cihetine gelecek, bunları çözme imkanları oluşacak.

‘Fert başına milli gelirin 40 - 50 bin dolara çıkmasını hedefliyoruz’

Biliyorsunuz, AK Parti iktidarı döneminde kimlik, kültür üzerindeki yasaklar kaldırıldı. Asimilasyon politikaları terk edildi. Yine, anadil ile ilgili meselelerin önemli oranda çözüldüğünü görmekteyiz. Bunlar nasıl oldu, güçlü ve istikrarlı bir iktidarla oldu. Eğer kısa vadeli hükümetler olmuş olsaydı, kimse bu sorunlara zaman ayırma ya da bu konuda cesaret gösterme yoluna gitmezdi. Ama bakın bütün bunlar hep istikrarlı dönemde oldu. İnanıyorum ki, 2023 hedefine doğru giderken, birinci sınıf bir demokrasi, birinci sınıf bir ekonomi ile dünyanın en etkili 10 – 12 devleti arasına gireceğiz. Dünyanın, ekonomide, kalkınmada, demokraside birinci ligine yükseleceğiz. Şunu net bir şekilde ifade edeyim, 2023 2053yıllarına geldiğimizde bu ülkede fert başına milli gelirin 40 - 50 bin dolara çıkmasını hedefliyoruz. O nedenle 2023 hedefi hem ekonomimi, kalkınmamız hem de demokrasimiz için önemli bir aşamadır. Ekonomisi güçlenmiş, insanları zenginleşmiş bir toplumda baskı olmaz, hukuksuzluk olmaz. Zengin, kalkınmış ülkelerde demokrasi daha da ileri gider. Ve biz 2032’e geldiğimizde ülkenin ayağındaki prangaları büyük oranda kırmış olacağız.  İnsanlarımız artık Avrupa Birliği ülkelerindeki demokrasilere, ekonomik güce hasret hale gelmesin. İnsanlarımız her şeyin en iyisine layıktır ve biz kendi kriterlerimizle bütün bunları gerçekleştirmek istiyoruz. Fert başına milli gelir bin 500 dolardan bakın nerelere geldi. Bugün fert başına 8 - 10 bin dolar milli gelirden bahsediyoruz.

 

Muhalefetin paket konusunda eleştirileri var;  eyalet sistemi, kuvvetler ayrılığı, tek adam yönetimi vs… gibi, bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

‘CHP zihniyeti her zaman hayır demiştir’

Muhalefet zaten her zaman hayır’cı oldu. Bu memlekete hangi güzel şey getirilmek istendiyse, hangi reform yapılmak istendiyse muhalefet hep hayırcıydı. Birinci boğaz köprüsünün yapımına da hayır demişler. Biliyorsunuz Özal’lı yıllarda ikinci köprü ihtiyaç oldu, ona da hayır dediler. Köprü ihtiyacı bitti mi bitmedi, yerin altından tünelden tutun üçüncü köprüye kadar, uluslar arası 3’üncü havaalanına kadar bu ülkedeki tüm büyük projelere CHP zihniyeti her zaman hayır demiştir. Neden hayır dediklerini de açıklayamıyorlar. İlginç bir örnek vereyim; Şili’den hayır kampanyası için birini getirdiler, dediler ki, bize bir yol göster. Adam geldi ve şunu söyledi: ‘CHP’nin neden bu pakete hayır dediğini anlamadım’. CHP’nin, muhalefetin insanları pakete hayır dedirtecek bir gerekçeleri yok. Ama bakın 3’üncü havaalanı tamamlandığında Frankfurt havaalanı geride kalmış olacak. İstanbul lojistik merkez haline gelecek. İstanbul turizmin merkezi olacak, tarihi ipekyolu canlanacak. İstanbul ve tabii ki, ülkemiz birçok alanda merkez haline gelecek. Şimdi bu durum Avrupa ülkelerini de korkutuyor. Güçlenen Türkiye’den Avrupa ülkeleri korkuyor, endişe duyuyor ama muhalefetimiz neden korkuyor bunu da anlayabilmiş değilim. Güçlü bir Türkiye’den hepimizin faydası olmaz mı?

‘Bu bir Tayyip Erdoğan güçlendirme projesi değildir’

Avrupa’da da güçlü iktidarlar, güçlü yönetimler, güçlü liderler var. Amerika’da da başka yerlerde de güçlü yönetimler var. Yeter ki, bu güçlü iktidarlar milletin hizmetinde olsunlar. Türkiye’de biz Tayyip Erdoğan’la ilgili bir tasarrufta bulunmuyoruz. Bu bir Tayyip Erdoğan güçlendirme projesi değildir. Yarın ülkenin başına kimin geleceği belli değildir. Tayyip Erdoğan’ın günleri yalnız Allah nezdinde bellidir; kaç gün kaç saat kaç saniye yaşar, bunu Allah’tan gayrı bilen var mı? Bu, Türkiye’de kim iktidara gelirse o ülkeyi güçlü, istikrarlı bir şekilde yönetsin diyedir. Peki, niçin korkmuyorum; çünkü Türkiye’nin sosyal, kültürel, siyasal dokusu tek bir adamın anti demokratik uygulamalarını iktidara taşımaya engeldir. Türkiye bir Suriye bir Irak değildir. Ülkemiz bir Ortadoğu, Latin Amerika değil ki, demokrasi karşıtı birisi güçlensin ve tek adam olsun. Türkiye’de önemli oranda denge mekanizmaları var; basınıdır, hukukudur, yargısıdır, STK’larıdır, halkıdır, bütün bunlar güçlü iktidarın keyfi iktidara dönüşmesine engel olacaktır. Bakın görün, Avrupa’da faşizm tırmanırken, Ortadoğu’da mezhep ve etnik kavgalar sürerken, Türkiye kendi modelini inşa ediyor. Türkiye hem demokrasisini hem de ekonomisini güçlü bir şekilde inşa ediyor. Bunun Kürtlere de diğer toplumsal katmanlarına da büyük faydası olacaktır. Hedeflenen şudur; vatandaşlık bilinci ile herkes eşit bir şekilde Türkiye’nin demokrasisinden ve ekonomik kalkınmasından pay alacaktır.

‘80 milyon insanımızı onurlu ve eşit vatandaş olarak görüyoruz’

Bugün demiyor muyuz, İstanbul’da 3 buçuk milyon Kürt var. İstanbul Türkiye’nin en büyük Kürt kentidir. İstanbul’daki hizmetlerden sadece etnik olarak Türk olanlar mı yararlanıyor? Bütün bu hizmetlerden tüm vatandaşlarımız hatta dünyanın başka ülkelerinden gelenler yararlanıyor. Yine, bölgemizde yapılan yatırımlar; tüneller, duble yollar bunlardan kim yaralanıyor, bölge insanı yararlanıyor. Buradan Bitlis’e Van’a gittiğimizde 9 saatte ancak varabiliyorduk. Şimdi ise yakın zamanda gittim; tüneller ve köprü bağlantılarıyla beraber 4 saatte Van’a yetişmiş olacağız. Habur’dan Karadeniz’e, yani oit tüneli dediğimiz bir tünel yapılıyor. Erzurum Rize arasında, kuzeyden güneye ciddi yol yapımı çalışmaları var. Yine İstanbul’dan Habur’a uzanan bir doğu batı bağlantısı da var. Raylı sistemler, hızlı trenler, bunlar hep halkımıza hizmetlerdir. Sivas’a planlanan hızlı tren yarın Malatya, Elazığ, Diyarbakır’a kadar uzanacak. Hızlı trenler, duble yollar derken Silvan barajı gibi büyük projeler var. Diyarbakır’dan Avrupa, Asya ülkelerine uçak seferleri planlanıyor. Diyarbakır havaalanı onun için yapıldı. Bu çapta bir havaalanı Ankara’nın doğusunda bir Diyarbakır’da var. Üniversiteler, bütün bu hizmetler kimin için yapılıyor; bu bölge insanı için yapılıyor. Bu hizmetlerden bölgedeki Kürtler de yararlanacak, bölgeye gelen turistler de yararlanacak, ticaret için başka bölgelerden gelen insanlar da yararlanacak.  Hizmetleri Kürt Türk diye ayırmıyoruz, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni diye ayırmıyoruz. 80 milyon insanımızı onurlu ve eşit vatandaş olarak görüyoruz ve hizmetlerimizi herkese sunuyoruz.

‘Büyük hamleler güçlü, sivil yönetimlerle olur’

Güçlü ve istikrarlı bir yönetimde Diyarbakır başta olmak üzere kendi tarım potansiyelimizi, turizm potansiyelimizi, ekonomi, lojistik potansiyellerimizi açığa çıkaracak imkanlara kavuşacağız. Görüyorsunuz Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile güçlü bağlarımız oluştu. Şimdi artık ne güzel petrol alanlarında ticaretimiz var. Bu yarın İran’la da olacak, Suriye ile de olacak, Ermenistan, Gürcistan, Yunanistan ile olacak. Yani, geleceğin Türkiye’sinin tüm komşularıyla ekonomik, kültürel bağları güçlenecek. Suriye’deki, Irak’taki Kürtlerle çok daha sıcak bağlar oluşturuluyor, ekonomik ilişkiler geliştirilecektir. Şuan İran ile mevcut olan sınır kapılarına yenileri ekleniyor. Irak Kürt bölgesi ile çalışmalar devam ediyor. Bir taraftan Urmiye ve Mahabad ile bağlar güçlendirilirken, Bir taraftan da Süleymaniye ve Erbil’le, yarın ise Kamışlo ve Kobani ile ticaretler, kültürel ilişkiler olacaktır. Bunlar büyük meselelerdir ve bunlar için de hakikaten istikrarlı ve güçlü yönetimlere ihtiyaç vardır. Büyük hamleler güçlü, sivil yönetimlerle olur. Biz biran önce darbe döneminden kalma anayasadan da mevzuatından da kurtulmak zorundayız.

Mecliste 4 partinin üzerinde uzlaştığı 60 maddelik de bir anayasa paketi vardı, neden bu 60 maddeyi de bu değişiklik paketine eklemediniz ya da Anayasa Değişikliği Paketinde sonra düşündüğünüz reform paketlerini bu 18 maddelik pakete eklemediniz, paket böyle daha güçlü olmaz mıydı?

‘Muhalefet masaya tekmeyi vurup ayrıldı’

Biz iki defa sivil bir anayasa yapmak için mücadele ettik. 87 seçimlerinden sonra komisyon oluştu, çok değerli hukukçular bu komisyon içerisinde yer aldı. 82 Anayasasını tamamen değiştirecek sivil bir anayasa çalışması yapıldı. Fakat vesayetçi anlayış maalesef AK Partinin aleyhine kapatma davası bile açtı ve birçok engel getirildi. İkinci olarak da 2013 2014 yıllarında bir çalışma daha başlatıldı. Orada da hükümet parlamentoda grubu bulunan bütün siyasi partilere eşit düzeyde ikişer milletvekili ile temsil imkanı veren bir komisyon kuruldu. Bu komisyonun iki yıl kadar süren görüşmeleri oldu. Burada da muhalefet ve CHP’li vekiller bayağı bir engel çıkardılar. 60’a yakın madde üzerinde uzlaşı olduğu halde temel meselelerde mesafe alınamadı. Sonunda da muhalefet masaya tekmeyi vurup ayrıldı. İyi hatırlıyorum, anayasa komisyonunda sert tartışmalar oldu. Halbuki, buna hiç gerek yoktu. Bugün bu başarılmış olsaydı çok iyi olurdu. Bugün bu değişikliğe hayır diyen muhalefet o gün de değişikliğe hayır demişti.  Tabii ki, bugün getirilen 18 maddelik paket her şey değildir ve bütün sorunlara çözüm getirecek bir paket değildir. Elbette ki, biz de bunun farkındayız ama bu paket bütün sorunların çözüm anahtarı olacak istikrarlı, güçlü bir yönetim için bir sistem değişikliği getiriyor.

 

‘Kuvvetler ayrılığı tam manası ile yerleşecek’

Muhalefet bu değişiklik paketinin anti demokratik olduğunu iddia ediyor. Oysa ben temel bir şeyden bahsedeyim; şuan yürütme ve yasama organı iç içedir. Yani, Bakanlar Kurulu parlamentonun içinden seçiliyor ve Bakanlar Kurulu her türlü yasal değişim teklifinde bulunabiliyor. Şimdi yeni gelen sistem ile demokrasinin temeli olan kuvvetler ayrılığı tam manası ile yerleşecek.

Muhalefet de bu konuda tam tersini söylüyor, kuvvetler ayrılığının ortadan kalkacağını iddia ediyor?

‘Erklerin görevleri yerli yerine oturtulmuş olacak’

Muhalefet işi bulandırıyor, muhalefet bildiği halde çarpıtıyor. Meclis ayrı bir erk olarak iş yapacak, hükümet ayrı bir güç ve erk olarak iş yapacak, yargı ayrı. Hepsinin kaynağı ise milli irade olacak. Nasıl bir faydası var bu işin; artık Bakanlar Kurulu yasa teklifinde bulunamıyor. Sadece Cumhurbaşkanı bütçe yasasını teklif edebiliyor. Parlamento ise asli görevi olan yasama faaliyetini yapacak. Yürütme organı ise bu yasaları uygulamakla meşgul olacak. Parlamenterler daha güçlü olacak. Benim öngörüm önümüzdeki dönem dar bölge sistemi de konuşulacak. Parlamenterle güçlü bir şekilde halk tarafından belirlenecek, seçilecek ve halkın yararına olan yasaları yapacaklar. Hükümet de bu yasaları uygulamak zorunda kalacaktır. Yargı da bağımsız ve tarafsız hale geliyor. Bu paketle yargıya tarafsızlık ilkesini de ekliyoruz. Bu şekilde erklerin görevleri yerli yerine oturtulmuş olacak. Hukukun temeli olan denge ve denetim mekanizmaları yerine oturacak. Kuvvetler ayrılığı daha keskin bir şekilde gerçekleşecek ve herkes kendi işini yapmaya başlayacak. Halka hesap veren bir Cumhurbaşkanı ve halka hesap veren bir kabine olacak. Bütün bunların Türkiye’ye ciddi faydası olacaktır.

Diyarbakır’da ve bölgede referandumdan beklentiniz % kaçtır?

‘%50’nin üzerinde bir evet bekliyoruz’

Türkiye ortalamasında bir sonucu bölgede de bekliyorum. Bölgede güçlü bir şekilde evet çıkacağı inancındayım. Önümüzde bir aylık bir çalışma süreci var ve şimdiden bir rakam vermek pek sağlıklı olmaz. Çünkü son bir aylık çalışma belirleyici olacaktır. Şuan partimizin, STK’ların, teşkilatlarımızın, parti büyüklerimizin sahadaki çalışmaları devam ediyor. Burada güçlü bir miting olacak. Bütün bu çalışmaların sonucunda ise her halükarda %50’nin üzerinde bir evet bekliyoruz.

 

Miting tarihi bellimi, Cumhurbaşkanımız mitinde katılacak mı?

Program henüz netleşmedi

Henüz net değil ama öngörümüz Mart sonu Nisan başında bir miting olacağı yönünde. Cumhurbaşkanımızın katılımı konusunda da bir beklenti var ama henüz resmi bir program yok.

Geçtiğimiz günlerde üç Kürt partisinin referandumu protesto edecekleri, sandığa gitmeyecekleri yönünde açıklamaları oldu, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

‘Vatandaş mutlaka sandığa gitmeli ve iradesini ortaya koyabilmelidir’

Partilerin tutumları demokratik bir tercihtir. Biz boykot edene de hayır diyene de husumet duyguları içinde olacak değiliz. Herkes demokratik hakkını kullanıyor ama ben boykotu çok makul görmüyorum. Vatandaş mutlaka sandığa gitmeli ve iradesini ortaya koyabilmelidir. Söz konusu bu Kürt gruplarının da ben açıkçası evet demelerini daha doğru bulduğumu ifade etmek isterim. Hedefimiz demokratik ve sivil bir anayasa ise bu insanların da boykot yerine evet demelerini isterim. Bizim istediğimiz insanlarımızın korkusuzca sandığa gitmeleridir. Baskı, manipülasyon olmasın; zaten bunun için bütün güvenlik tedbirleri alınmıştır. Vatandaşlarımıza net olarak söylüyorum şunu söylüyorum: Kırsalda da merkezde de bütün tedbirler alınmıştır. Diyarbakır’da çok geniş toplumsal katmanlar var, 2 milyona yakın bir nüfus var.

‘Bu projeler hayat buldukça halkın ümidi artacak’

Diyarbakır’a gelen, Diyarbakır üzerinde tur atan herkes bu kentin modern yüzünü görüyor. Diyarbakır’da planlı güzel bir kent yapılaşması var. Bakın işte Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın başlatmış olduğu projeler var; Hz. Süleyman’ın etrafındaki bütün gecekondu yapılaşmaları bitti. Yarın, Nisan başında göreceğiz; bugüne kadar Hz. Süleyman’a gidip dua eden insanlarımız oradaki parkları bahçeleri, güzellikleri gördüklerinde daha fazla isteyeceklerdir. Bu çalışmalar Sur’da da devam edecek. Gazi caddesindeki sokak sağlıklaştırma çalışmalarını insanlar gördükçe ümitleri artıyor. İklim şartları düzeldikçe belediyelerin hizmetleri daha da belirgin hale gelecek. Diyarbakır, yaşanabilir, temiz, gecekondunun yavaş yavaş ortadan kalktığı modern bir kent haline gelecek. Bugün Dicle Üniversitesi’nin sırtlarından Fiskaya’ya bakınca insanın içi acımıyor mu? O güzelim surların altında gecekondu yapılaşması… Oradaki vatandaşları mağdur etmeden oralar park, bahçe ve güzelliklere dönüşecek. Dicle nehri akıp gidiyor fakat şuana kadar herhangi bir projesi yoktu. Şuan Gazi Köşkünün oradan başlayıp yukarı doğru rekrasyon alanı olarak çevre düzenlemesiyle oralar harika yaşam alanlarına dönüşecek. Bu projeler hayat buldukça halkın ümidi artacak, turistler buraya gelecek.

Sur mağdurlarına sunduğunuz 3 seçenek halkı memnun ediyor mu, bu üç seçenek daha da çoğaltılamaz mı? Halihazırda Sur mağdurlarına yapılan teklifler vatandaşlara cazip gelmiyor bu konuda neler söylemek istersiniz?

‘Amacımız Sur halkının Sur’da yaşamaya devam etmesidir’

Temel felsefemiz Sur halkının, esnaflarımızın mağdur edilmemesidir ve vatandaşlarımızı mağdur etmeden bir çözüm arayışı içindeyiz. Tabii ki, Sur’da herkesin metrekaresi aynı değil, evinin niteliği aynı değil. Bazı yerlerde bir avlunun içerisinde 2 – 3 tane ev var. Mutlaka böyle bir durumda bedel takdirinde farklı farklı rakamlar ortaya çıkıyor. Herkes evinin Sur’da olduğunu kendisinin az başkasının farklı rakamlar aldığını söyleyebiliyor ve biz bunu normal karşılıyoruz. Sur’da kalmak isteyenlere uzun yıllara yayacak şekilde bir geri ödeme takvimi öngörülüyor. Tabii ki, yeni yapılaşmayla birlikte Sur’daki evlerin niteliği çok değişecek. Şuan bazı evler ruhsatsız ve kaçak yapı şeklindedir. Bu insanları dahi mağdur etmeme çabasındayız. Önümüzdeki günlerde ödeme kolaylıklarına ilişkin hükümetten yeni açıklamalar da bekliyoruz. Yine, TOKİ evlerine de baktım; vatandaşlarımız Sur özlemi yaşamasınlar diye geniş balkonlu evler yapılıyor. Tıkış tıkış apartman havasından uzak, Sur’daki ferah yaşantıya uygun şekilde tüm sosyal yaşam alanlarıyla TOKİ konutları yapılıyor. Bizim birinci amacımız Sur halkının Sur’da yaşamaya devam etmesidir.

‘Sur’da koruma amaçlı imar planına uygun çalışmalar kapsamında bir dönüşüm yaşanacaktı’

Gözden kaçan bir başka noktaya vurgu yapmak istiyorum; bugün Sur’daki uygulamalar her ne kadar Sur’da yaşanan terör olaylarından sonra gündeme geldiyse de aslında bu proje 2012 yılında Büyükşehir Belediyesi ve hükümet arasında yapılmış olan bir Sur Koruma amaçlı imar palanına uygun olarak yapılıyor. Biliyorsunuz 2012’deki imar kararı ile Lalebey ve Alipaşa ve Hz. Süleyman’da zaten bazı yapılar yıkılmıştı. Oralarda evinin bedeli kendisine ödenmiş vatandaşlar dahi oradan çıkmamış oturmaya devam etmişlerdi. Yani, bu olaylar yaşanmasaydı da Sur’da koruma amaçlı imar planına uygun çalışmalar kapsamında bir dönüşüm yaşanacaktı. Çok katlı yapılaşmalardan gecekondulaşmaya Sur’un tarihi dokusuyla bağdaşmayan yapılar bütün yapılar elden geçirilecekti. Sur halkı, Sur’un evlatları Sur’un yeniden imar ve ihyası ile turizm cennetine dönüşecek Sur’da istihdam olanaklarına kavuşacak. Bu çok kapsamlı bir projedir. Dil eğitimi, teknik eğitim, meslek edindirme eğitimleri yapılacak, aile destek projeleri olacak. Sur halkı Sur’un turizm imkanlarından yararlansın istiyoruz. Sur’un gençlerinin eli iş tutan insanlar olmasını istiyoruz.

 

Sur’da yaşananların referanduma yansıması nasıl olur?

‘Burada yapılacak hizmetleri hep beraber anlatacağız’

Doğrusu ben, Diyarbakır’dan da Sur’dan da iyimserim; çünkü ne yapıyorsak onlar için yapıyoruz. Bunu sahada da kapsamlı bir şekilde anlatacağız. Milletvekillerimizle, teşkilatlarımızla, Genel Merkezimizden gelecek yetkililerle, Bakanlarla, Başbakanla ve inşallah Cumhurbaşkanımızla, herkes buraya akın akın gelecek. Burada yapılacak hizmetleri hep beraber anlatacağız. Gün geçmiyor ki, Diyarbakır ile ilgili yapılacak hizmetleri istişare etmeyelim.

‘Kayyum olarak atanan arkadaşlar AK Parti belediyeleri değildir’

Diyarbakır halkı şunu bekliyor; bu pakette benim için, geleceğime ilişkin olarak ne var? Bizde diyoruz ki, heybemiz dolu, çantamız doludur. Halkın ikna olacağını biliyorum. Burada çok görkemli bir miting olacak ve evet yönünde ciddi bir oy alınacaktır. Bu kimseye de bir tehdit değildir, kimse bundan da korkmasın. Diyarbakır halkının bu teveccühünden kimse rahatsız olmasın. Belediye burada sadece AK Partililere ya da başka partilere hizmet etmiyor. Kayyum olarak atanan arkadaşlar AK Parti belediyeleri değildir, herkesin belediyesidir. Bunlar devletin atamış olduğu belediye başkanlarıdır ve herkese hizmet edecektir. Zaten AK Parti belediyeleri de sadece AK Partililere hizmet etmiyor, herkese hizmet ediyor. Şimdi Kayyum Belediye Başkanının ciddi çalışmalar yaptığını görüyorum.

Siz Kayyumların hizmet konusunda gözle görülür bir fark yaratacağını düşünüyor musunuz?

‘Belediye başkanlarının her partiye kapısı açıktır’

Kayyum Belediye Başkanları bizimle de görüşüyor, başka partilerle de görüşüyor, STK’larla görüşüyor. Hizmet planlaması yapılırken anketler yapılıyor, halka da soruluyor. Tabii ki, daha çok belediye hizmetleri bahar ve yaz aylarında olur. Mesela sıcak asfaltı kış ortası dökemezsiniz. Yine, park bahçe çalışmalarını kış mevsiminde yapamazsınız. Neticede bir hizmetin planlaması dahi başlı başına iki üç ay sürebiliyor. Sözkonusu işler için kadro bulmak ayrı bir sorun. Geldiklerinde tek başlarına geldiler ve şimdi işin uzmanları kadrolarını oluşturdular, planlamalarını yaptılar ve kaynak arayışına girdiler. Benim bir vatandaş olarak gördüğüm şey şudur;  bu arkadaşlar hizmetleri daha etkili ve yaygın bir şekilde yapma konusunda çalışmalarını önemli oranda tamamladılar. Bu çalışmalardan hep birlikte faydalanacağız. Trafik sorununun olmadığı, çevre kirliliğinin olmadığı, sosyal yaşam alanlarının bolca olduğu hizmetlerin yapılmasını bekliyoruz. Biz de gençlere ilişkin beklentilerimizi toplum adına ilettik. Belediye başkanlarının her partiye kapısı açıktır.

Belediyelerin AK Partinin arka bahçesi olduğu yönünde bazı eleştiriler var bu konuda neler söylemek istersiniz?

‘Kayyum Belediye Başkanları herkese eşit mesafededir’

Asla! Bakın sizi temin ederim ki, biz de herkesin görüşeceği kadar görüşüyoruz. Hatta partili kardeşlerimiz şunu söylüyor; ‘Neden çok fazla görüşmüyoruz’? Ben de onlara şunu söylüyorum; halk, esnaflar, STK’lar görüşüyor. Sonuçta kim görüşürse görüşsün talepler aynıdır. Benim gördüğüm, Kayyum Belediye Başkanları herkese eşit mesafededir ve parti ayrımı yapmıyorlar. Tabii ki, her şey imkanlar dahilindedir; 2 milyonluk bir kentte herkes her an benimle de, Vali Bey ile de, Kurum Müdürleriyle de Başkanlarla da hemen görüşme imkanı bulamayabilirler. Tabii ki, burada basına çok iş düşüyor. Halkın nabzını tutan basındır. Basın, halkın taleplerini kurumlara iletme noktasında bir köprü işlevi görmektedir. Ben, gazetenize çok teşekkür ediyorum, halkın taleplerini iletme noktasında çok büyük gayretiniz var. Tigris Haber gazetesinin hem haberlerinden hem de köşe yazarlarından halkın taleplerini öğreniyoruz ve bunları yetkililere iletiyoruz. Basın demokrasinin vazgeçilmezidir.

Diyarbakır’da AK Partinin adını kullanarak vatandaşlara iş vaadinde bulunan bir şebekenin varlığından bahsediliyor, vatandaşların işsizliğini istismar edip bu yolla haksız kazanç sağlamaya çalışanlar partinizin de adını kullanıyor bu konuda neler söylemek istersiniz?

‘Bizim bünyemizde böyle insanlar yoktur, olamaz’

Bu konuyu çok ciddiye alıyoruz ve halkımızı da bu konuda uyarıyoruz. Ne biz parti olarak ne de devletin kurumları, yerel yönetimler bu insanları ciddiye almıyoruz. Eğer bu tür insanlar varsa bunlara karşı biz de duyarlı olalım, vatandaşlarımız da duyarlı olsunlar. Vatandaşın işlerini devlet yetkililerine ya da belediyelere aktarma, iş taleplerini iletme vaadinde olanlar varsa, derhal vatandaşlarımızın bunları savcılıklara ihbar etmesini istiyorum. Bizim bünyemizde böyle insanlar yoktur, olamaz. Böylesi insanları çatımız altında kabul etmeyiz ama AK Partinin ya da başkalarının isimlerini kullanan birileri varsa vatandaşımız tereddüt etmesin, korkmasın. Bu ahlak dışı işleri ve bu işlerle uğraşanları vatandaşlarımız yargıya ihbar etsinler. Hiç kimsenin devletin ismini, AK Partinin ismini, belediyelerin ismini hatta genel manada toplumun ismini kötüye kullanmaya hakkı yoktur. Benim bir il başkanı olarak kapım, telefonum herkese açıktır; kendilerinden iş vaadiyle para isteyen kişilerin isimlerini bana iletebilirler. Ben bu insanları tereddütsüz bir şekilde ilgili yerlere bildireceğim. Bakın her şeyden önce şunu belirteyim, belediyeler iş kapısı değildir. Ayrıca bu tür söylentilerin belediyeleri ve AK Partiyi töhmet altında bırakmak isteyenler tarafından yaygın bir şekilde kara propaganda malzemesi yapılmak istendiğini düşünüyorum.

‘Bunlar, Allah nezdinde de kul nezdinde de hesap verecektir’

Diyarbakır’da ve bölgede işsizlik meselesi çok önemlidir ama işsizlik meselesinin çözümü belediyede, üniversitede 10 tane adamın işe girmesiyle çözülecek bir mesele değildir. Tabii ki, iş talebinde bulunan insanlarımızı ayıplamıyorum. Vatandaşın iş talebini istismar edenler bu dünyada da öbür dünyada da hesap verecektir. Bunlar, Allah nezdinde de kul nezdinde de hesap verecektir. Biz de yargı da bunun gereğini yerine getireceğiz. Şuna dikkat çekmek istiyorum; bir taraftan hükümet, bir taraftan üniversitemiz, öbür taraftan yerel yönetimlerimiz, örgütlü yapılarımız, STK’lar, Odalar ve halkımız bir araya gelerek projeleri konuşalım.

‘Kura çekimini Çalışma Bakanlığına biz önerdik’

Bakın biz bu dedikodular olmasın diye İŞKUR’dan alınan 5 bin kişinin kura yöntemiyle alımlar olsun. Noter huzurunda kuralar çekildi ve dedikoduların da önüne geçilmiş oldu. Kura çekimini Çalışma Bakanlığına biz önerdik. Ben ve Milletvekillerimiz İŞKUR alımlarında kura yöntemini Çalışma Bakanından ve yardımcısından biz istedik. Bir kurumda işçi alımı varsa her kurum kendi kriterlerine göre alım yapıyor. Biz AK Parti olarak dün de bugün de böylesi işlerin içinde olmadık.

‘Diyarbakır işsizlikten kurtulacak’

Biz parti olarak sadece işsizlik meselesine yoğunlaşıyoruz. Üniversite ile görüşmelerimiz var, Rektör Bey ile ciddi bir diyalogumuz var. Akademik akıl ile işsizlik sorununun nasıl minimize edeceğimizi görüşüyoruz. Yerel yönetimlerle görüşüyoruz, devletin kurumlarıyla görüşüyoruz, işsizlik sorununun çözülmesi için neler yapabiliriz diye. Öyle devletin kurumlarına, belediyelere şuraya buraya 3 – 5 kişinin alınmasıyla işsizlik sorunu çözülmez. Diyarbakır’a huzur, istikrar, güven ortamı geldiğinde özel sektör bu bölgeye koşup gelecektir. Biliyorsunuz Diyarbakır 6’ıncı teşvik bölgesindedir ve biz Diyarbakır’ı cazibe merkezi haline nasıl getirebiliriz bunları düşünmek gerek. Bunu başardığımızda AK Partinin, Belediyelerin, Üniversitelerin önü iş isteyen insanların kapısını çaldığı yerler olmaktan çıkar. Tekstil, turizm, sağlık alanlarında özel sektör yatırımları yapıldığında sorun çözülecek, işsizliğin ilacı buradadır. Diyarbakırlı vatandaşlarımızdan ricam, bu biraz zaman gerektiriyor; biz Diyarbakır’ın bütün bileşenleri ortak bir akıl içerisinde Diyarbakır’ı nasıl marka şehir haline getireceğiz ve işsizlik meselesini de diğer meseleleri de nasıl çözeceğiz buna kafa yoralım. Küçük dedikodularla bir yere varılmaz, Diyarbakır bundan kurtulsun. Büyük projeler büyük insanlarla olur, hep birlikte ona gayret edelim. Evet çıkarsa bölgeye huzur, güven ortamı gelecek, yatırımlar artacak ve Diyarbakır işsizlikten kurtulacak.”

 

Ali Abbas Yılmaz ÖZEL HABER

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Diyarbakır Haberleri