Mümin AĞCAKAYA - Şirvan Oktay GÖRER
TİGRİS HABER - Amed Emek ve Demokrasi Platformunun gerçekleştirdiği basın açıklamasına KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz, Tarım Orkam Sen MYK üyesi Nasır Demirkıran, BES MYK'dan İsmet Temel, Tüm Bel Sen MYK’dan Deniz Öztekin, TMMOB İl Koordinasyondan Hüseyin Aslan'ın katıldığı basın toplantısında; şu görüşlere yer verildi;
“1 Mayısa ne yazık ki, yoksulluk, baskı politikaları ve adaletsizlikle kuşatılmış bir ülkede giriyoruz. Güvencesizlik, yoksulluk ve eşitsizlik hayatlarımızı her geçen gün daha fazla kuşatıyor. En temel sendikal hak ve özgürlüklerimiz dahi adeta tırpanlanıyor. Sadece mali, sosyal, sendikal hakların değil en temel insan haklarının bile ayaklar altına alındığı bir süreçten geçiyoruz.
Üst üste yapılan kayyum darbeleri ile halkın iradesi yok sayılıyor. Seçme ve seçilme hakkı ayaklar altına alınıyor. 23 yıldır ülkeyi yöneten iktidar sırf kendisi gibi düşünmediği, politikalarına rıza göstermediği için öğrencisinden gazetecisine, belediye başkanından sendikacısına, “aile” içine hapsedilmeye çalışılan kadınlara kadar her kesime adeta savaş açıyor. Ülke öyle bir hale geldi ki gözaltı ve tutuklama furyası sokak röportajında konuşan vatandaşlardan, falcılara kadar uzanıyor.”
19 Mart sonrası buna bir kez daha tanık olduk
“Düşünce ve ifade özgürlüğünden toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına, seçme ve seçilme hakkından haber alma hakkına, sendikal haklarımıza kadar en temel hakları içeren çember gittikçe daraltılıyor.” Denilen açıklama şöyle devam etti;
“Emeği ile geçinen, ücretli tüm kesimleri yoksulluk ve sefalet sarmalına terk edenler, ülkeye yaşattıkları her siyasal, sosyal krizin yükünü de yine aynı adrese yıkmaya devam ediyor. Hatırlayalım…4 yıl boyunca “faiz sebep enflasyon sonuç diye diye, nas diye diye” ülkenin kasasını boşattılar. Son bir buçuk yıldır ise “boşalan kasayı dolduracağız, tasarruf edeceğiz” diyerek hepimizin ücretlerini, maaşlarını erittikçe erittiler. Kamuda tasarruf adı altında kreşleri bile kapattılar. Çocuklarımızın bir öğün ücretsiz yemek hakkını bile gasp ettiler.”
Şimdi ne diyorlar?
Açıklamanın ana başlıkları şöyle;
“Hukukun en temel kaidelerini yok sayarak başlattığımız 19 Mart süreci ile birlikte borsa taban döviz kuru ise tavan yaptı. Kendi elimizle bozduğumuz dengeyi yeniden kurabilmek için bir buçuk yıldır sizin lokmanızdan keserek kasaya koyduğumuz paranın 52 milyar dolarını harcadık. Yani sadece son 40 gün içinde 85 milyon nüfusu olan bu ülkedeki her vatandaşın cebinden 23 bin 500 TL’sini aldık. “
Oysa Merkez Bankasının sadece son 40 günde sattığı 50 milyar dolar, Türk parası ile 2 Trilyon TL halkın refahını arttırma için kullanılabilirdi. Bu para ile depreme dayanıklı en az 500 bin yeni konut yapılabilir, yüz binlerce aile güvenli evlere kavuşabilirdi. Ya da 3 milyon işsize istihdam sağlanabilirdi.
40 günde 2 trilyon gitti
40 günde göz göre göre adeta yakılan 2 Trilyon ile bugün açlık sınırı altında kalan Asgari Ücret 30 bin TL’ye çıkarılırdı. Ya da bugün 14 bin 469 TL olan sefalet düzeyinde ki en düşük emekli maaşı 20.000 TL’ye çıkarılması mümkündü. Ya da Çocuk işçiliğine karşı mücadele bütçesi 100 kat arttırılıp bu ülkedeki her çocuğun eğitimde kalması sağlanabilirdi.
Bu para ile kadın sığınma evlerinin sayısı 11 kat artırılabilir, kadınların yaşam hakkı güvence altına alınabilirdi. Ya da eğitimde olan her çocuğa çok rahat bir şekilde ücretsiz ulaşım ve beslenme desteği sağlanabilirdi. Bunları yapmak yerine hepimizin lokmasından, ücretinden, maaşından kesilerek kasaya konulan 2 Trilyon TL sadece iktidarın siyasi rakiplerini etkisiz hale getirmesi adına göz göre göre yakıldı. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözümünün konuşulduğu bu günlerde, iktidarın bütün uygulamalarının hukuksuz olması manidardır.”