Asgari ücrete mahkûm olmak

Mümin Ağcakaya

Emekçiler ve işçilerin sendikal örgütleri çalışanlarının aldıkları ücretlerle geçinemediklerini, kendilerine teklif edilen yeni dönem ücret artışlarını yetersiz buldukları için tepkilerini dile getiriyorlar.

Bir de asgari ücretle çalışanlar ve emeklilerin durumu ise daha da kötü durumda. Onların sessiz çığlığı içlerine gömülüyor.

Dizginlenemeyen enflasyon karşısında insanlar nasıl baş edeceklerini, ihtiyaçlarını nasıl karşılayacaklarını bilemez haldeler. Ekonomistlerin araştırmalarına göre asgari ücretle çalışanların sayısının en fazla olduğu ülkeler arasındayız. Asgari ücret de yine araştırmalara göre yoksulluk ve açlık sınırının altında. Türkiye’nin asgari ücreti hem Avrupa hem de dünya genelinde çok düşük seviyede, özellikle gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında ciddi bir makas farkı söz konusu.

Dolayısıyla asgari ücretle yaşamaya mahkûm olanların yaşadıkları sorunlar da çok katmanlı olarak kendisini göstermektedir. Bu koşullarda yaşama tutunmaya çalışanların sorunlar zinciri içinde her şey hayal olmaya başlıyor. Geçim derdi başta ruh sağlıklarını etkilediği gibi, sadece temel tüketim malzemelerine erişebilme sonuçta beslenmenin yerini karın doyurma olarak algılamaya başlıyor. Öfke birikiminin yarattığı günlük basına da yansıyan birçok kriminal olayların yaşanmasına neden oluyor. Gelecek kaygısı, çocuklarına iyi gelecek sunamama kaygısı, umutsuzluk, kısır döngü.

Geçim kaygısıyla boğuşan bireyin, asgari ücretle yaşamaya mahkûm bireylerin sorunları sadece ekonomiyle sınırlı kalmamaktadır. Bu durum aynı zamanda insani ve toplumsal adalet sorunu olarak da ortaya çıkmaktadır. Bir toplumun refah düzeyi sadece kişi başına düşen gelirle değil; bireyin yaşamını insanca sürdürülebileceği olanak ve imkânlara erişebilme imkânlarıyla ölçülmektedir. Asgari ücret, asgari yaşam için belirlenmiş en düşük ücrettir. Bu sınır açlık ve yoksulluk sınırlarında yaşamla eşitlenmişse ve toplumun büyük kesiminin yaşam standardı haline geldi.

Asgari ücretle mahkûm edilen bir toplum, sadece bugünü değil, yarını da sıkıntılıdır. Çünkü gerçek huzur; bireylerin yalnızca hayatta kalmasıyla değil, onurlu ve üretken bir yaşam sürebilmesiyle mümkündür.

Bu arada; asgari ücrete mahkûm yerel basın emekçilerinin ne kadar verimli ve üretken olduğu da sorgulanması gereken bir durumdur. Çünkü yerel basın, yerelin hayatıdır. O ses özgün ve yaratıcı olamazsa o kentin değerleri gün yüzüne çıkamaz. Yerel demokrasinin önemli ayaklarından olan yerel basının sorunlarını da ele almak gerekiyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.