Ayşegül Doğan: Silah DEM partinin elinde değil

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan: “Silahların bırakılmasının asıl muhatabı, silahı elinde bulunduranlar. Silah DEM Parti’nin elinde değil”

TİGRİS HABER - DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, çözüm sürecine ilişkin TBMM'de kurulacak komisyonla ilgili " Komisyonun yasayla kurulması elbette bizim için önemli ancak bu da bir mutabakatı gerektirir. Dolayısıyla usul ve esaslara ilişkin tartışmaların siyasi partiler arasında bundan sonraki görüşmelerde de süreceğini belirtmek isteriz. Silahların bırakılmasının asıl muhatabı, silahı elinde bulunduranlar. Silah DEM Parti’nin elinde değil. Ancak silahların bırakılması ve demokratik siyaset alanının genişlemesi DEM Parti’nin taleplerinden biri" dedi. Kobani davasının gerekçeli kararıyla ilgili de Doğan, "Bunca zaman sonra ortaya çıkan gerekçeli karar metninin hukuk metninin hukukla bir ilgisi var mı? Ne yazık ki yok" diye konuştu.

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin basın toplantısı düzenledi. Doğan, şunları kaydetti:

“Kobani kumpas davasıyla toplantıya başlamak istiyoruz. Bu dava tüm Türkiye’nin, özgürlük, eşitlik, barış, demokrasi ve adalet hakkını ilgilendiriyor. Kobani kumpas davası ve benzerleri keşke tek örnek olabilseydi ama bazı konularda tek örneği teşkil ediyor. Kobani kumpas davasında 400 yılı aşkın cezalar verildi. İnsanlar yalnızca siyaset yaptıkları için yıllarca gerekçe olarak gösterilen hiçbir konuda suç unsuru bulunamayıp, konuştukları, siyaset yaptıkları için siyasetçilere 400 yılı aşkın cezalar verildi. Bunca zaman sonra ortaya çıkan gerekçeli karar metninin hukuk metninin hukukla bir ilgisi var mı? Ne yazık ki yok. 15 günde yazılabilecek bir metinden bahsediyoruz ama bu metin 13 ay sonra yazıldı. Bu süre boyunca insanların özgürlük hakkı ihmal edilmeye devam edildi. Kısıtlı bir temyiz süresi var. 32 bin sayfa ortaya çıktı. Hukuki bir gerekçe bulabilselerdi, 32 bin sayfaya ihtiyaç duymadan bu hukuki gerekçeyi yazabilirlerdi. Bu davadan 42 yıl ceza alan Selahattin Demirtaş’ın savunmasından alıntıyla ifade etmek gerekirse ‘Bu bir siyasi intikam davası, bu bir rövanş davası’

Bir tweet gerekçesiyle insanlar 9 yıldır içeride. Neymiş efendim Türkiye’de tweet yüzünden insanlar hapiste tutulmuyormuş. Tweet attığı gerekçesiyle insanlara soruşturma açılmıyormuş. Tweet attığı gerekçesiyle insanlar yargılanmıyormuş. Yalnızca siyasetçiler değil, örneğin gazeteciler. Kuşatılmış vaziyette adeta gazetecilik bir yandan RTÜK cezaları, bir yandan soruşturmalar, bir yandan kendi ayağıyla ifade vermeye giden gazeteciye tutuklama kararı. Bu belirsizlikleri, bu endişeleri arttırmanın nasıl bir anlamı var? 32 yıl 9 ay ceza verilen Figen Yüksekdağ, onun da savunmasından bir alıntı yapmak istiyorum. Diyor ki: ‘Kobani davası ve bütün HDP’li seçilmişlere yönelik siyasi davalar en baştan beri sadece bizleri cezalandırmayla sınırlı değil, bütün topluma, emek ve özgürlük güçlerine, demokrasi güçlerine esaslı bir gözdağı ve sınır çekme anlamı taşıyor’ eğer bu sınır çekme, gözdağı verme, tehdit etme ve bu tehdidi sürekli canlı tutma zihniyetinden vazgeçeceksek bunu görmek isteriz. Hep beraber görmek isteriz. Kobani davasında da görmek isteriz, Gezi davasında da görmek isteriz, seçilmiş milletvekilini cezaevinde değil, meclis kürsüsünde, olması gereken yerde görmek isteriz.

“Demokratik siyaset, siyaset hakkı suç değildir”

Bu karar soyut temelsiz AİHM kararlarını ve siyasetçilerin savunmalarını hiçe sayıyor. Hukuka aykırı delilleri tartışmıyor ve o siyasi zihniyetin sürdürüldüğünü göstermeye devam ediyor. Bunun değişmesi gerekiyor, içinden geçtiğimiz iklimde bunun değişmesine ihtiyacımız olduğunu yaptığımız açıklamalarda da söyledik. Bu iklimi destekleyecek gelişmelere ihtiyacımız var. Buralardan başlayabiliriz. Bunlar tek başına Kürt meselesini çözmez tabii ki. Türkiye’nin demokrasi sorununu çözmez elbette ama önemli başlangıçlar bunlar ve bu tür başlangıçlar toplumda farklı duygular yaratabilir. Bu duygular bizi daha kolay ortaklaştırabilir. Demokratik siyaset, siyaset hakkı suç değildir. Yazmak, konuşmak, mitinglere katılmak, gösterilere katılmak, demokratik protesto hakkını kullanmak, kürsülerde, alanda ve meydanlarda konuşmalar yapmak, hiçbiri suç değildir.

“Sözünü ettiğimiz konu insan hayatı”

Biz bu konuda neden ciddiyetle yaklaşılması gerektiğini en başından beri ifade ediyoruz. Sözünü ettiğimiz konu insan hayatı. Biz silahların tümden devre dışı bırakılması ve bunun için gerekli tüm mekanizmaların bir an evvel geciktirilmeden oluşturulmasının, hukuki zeminin, bununla birlikte eş zamanlı oluşabilecek bir siyasi atmosferin neden önemli olduğunu hep beraber yaşayarak gördük. Daha iyisi olsun, daha sağlıklı bir şekilde ilerlesin, kalıcı hale gelsin ve sonuç alıcı olsun diye bu defa sağlam temellere, sağlam bir zemine oturtmak gerekiyor bu tartışmaları. Sağlam zeminden kastımız hukuki bir zemin. Ortamdan kastımız, demokratik bir ortamda insanların fikirlerini özgürce ifade edebilmelerinden bahsediyoruz. Komisyonun yasayla kurulması elbette bizim için önemli ancak bu da bir mutabakatı gerektirir. Dolayısıyla usul ve esaslara ilişkin tartışmaların siyasi partiler arasında bundan sonraki görüşmelerde de süreceğini belirtmek isteriz. Silahların bırakılmasının asıl muhatabı, silahı elinde bulunduranlar. Silah DEM Parti’nin elinde değil. Ancak silahların bırakılması ve demokratik siyaset alanının genişlemesi DEM Parti’nin taleplerinden biri." (ANKA)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri