Bu gençler hiçbir şeye saygı duymuyor(!)

Muhammed Esen

Yolda yürürken müziğin sesini kısmayan, otobüste kulaklık takmadan video izleyen, birine "abi" ya da "teyze" bile demeyen gençlere denk geldikçe bazı büyüklerimiz derin bir iç çekip şu cümleyi kuruyor:
“Bu gençlik ne hâle gelmiş böyle…”

Peki gerçekten öyle mi?

Zaman değişiyor. Alışkanlıklar, değer yargıları, iletişim biçimleri… Her şey dönüştü, dönüşüyor. Ama her dönüşüm aynı zamanda bir dirençle karşılaşır. Ve o direnci çoğu zaman biz yetişkinler gösteriyoruz. “Bizim zamanımızda böyle miydi?” diyerek başlayan sohbetlerin altında çoğu zaman gençlere dair bir sitem, hatta suçlama gizli. Oysa gençleri anlamaya çalışmak, onları yargılamaktan çok daha kıymetli bir çaba.

Bugünün gençleri, belki selamı bizim gibi vermiyor, ama birbirlerine destek olmakta hiç geri durmuyorlar. Sosyal medyada yardım kampanyası mı başlatıldı, ilk koşan onlar. Bir adaletsizlik mi oldu, ses çıkaran yine onlar. İklim krizi, hayvan hakları, kadın hakları, ifade özgürlüğü… Bunların hepsi gençlerin gündeminde.

Ama ne yazık ki onları tanımadan, dinlemeden, sadece dış görünüşlerine, müzik zevklerine ya da kullandıkları kelimelere bakarak yorum yapıyoruz. Oysa gençler bugün, belirsizlikle dolu bir geleceğin eşiğinde yaşıyor. İşsizlik korkusu, geçim sıkıntısı, barınma sorunu, eğitim sisteminin karmaşası… Bunların tam ortasında, bir de “saygısız”, “tembel”, “duyarsız” gibi sıfatlara maruz kalıyorlar.

Kabul edelim, bugünün Türkiye’sinde genç olmak gerçekten zor.

Güvende hissetmeden özgür düşünebilmek, özgürce konuşamadan kendini gerçekleştirebilmek mümkün mü? Gençlerin büyük kısmı kendine ait bir alan yaratamıyor. Ne ekonomik olarak bağımsızlar, ne de fikirleri tam olarak ciddiye alınıyor. İşte bu yüzden çoğu zaman sessizleşiyorlar. Ya da tam tersine daha yüksek sesle konuşuyorlar, çünkü ancak o zaman fark ediliyorlar.

Peki biz ne yapıyoruz?

Sadece kendi kuşağımızın doğrularına sıkı sıkıya sarılarak onlardan da aynısını bekliyoruz. Onları kalıplara sokmaya çalışıyoruz. Oysa gençleri dinlemek, onları yönlendirmekten çok daha kıymetli. Belki bizim gibi düşünmüyorlar ama bu yanlış düşündükleri anlamına gelmez. Farklılık, zenginliktir. Yeni kuşaklar, dünyaya bizim bakamadığımız yerlerden bakabiliyor. Bu bir tehdit değil, tam tersine bir fırsat olabilir.

Gençleri anlamak için onlara nutuk çekmeye değil, birlikte oturup dertleşmeye ihtiyacımız var. Onlara sürekli neyi yanlış yaptıklarını anlatmaktansa, "Sen ne hissediyorsun?" diye sormak gerekiyor.

Çünkü bir gün bizler yaşlandığımızda, bu ülkenin direksiyonunda onlar olacak. Eğer onları sadece eleştirerek, dışlayarak büyütürsek, yarının yöneticileri değil, küskünleri olurlar.

Gençlik bir umuttur. Eleştirmek yerine bu umudu büyütmek gerek.

Yeter ki önyargılarımızdan biraz sıyrılalım. O zaman göreceğiz ki bu gençler aslında çok şeyin farkında. Belki bizim gibi davranmıyorlar ama belki de zaten bizim gibi olmamaları gerekiyor.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.