Çanlar Kimin İçin Çalıyor

Mustafa Nesim Sevinç

“İnsan ada değildir,

Bütün de değildir tek başına,

Kıtanın bir parçasıdır,

Okyanusun bir damlasıdır…”

John Donne’nin bu dizeleri yüzyıllar öncesinden bugünlere yankılanıyor. Çünkü bir insanın acısı, hepimizi biraz eksiltir. Birinin ölümü, diğerinin sessizliğinde yankı bulur. Belki de bu yüzden Ernest Hemingway, 1940’ta yazdığı romanına “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” adını verdi. Çünkü çanlar yalnızca ölüler için değil, seyredenler için de çalar.

Hemingway, İspanya İç Savaşı’nda savaş muhabiriydi. Gerillaların arasında dolaştı, ölümle burun buruna geldi. Faşizmin karanlığına karşı direnenlerin korkularını, öfkelerini, umutlarını gördü. Bu tanıklığı romanına taşıdı. “Çanlar Kimin İçin Çalıyor”, bir kahramanlık destanı değil; insanın vicdanla savaşıdır.

Romanın kahramanı Robert Jordan, bir köprüyü havaya uçurmakla görevlendirilen Amerikalı bir profesördür. Köprü, düşmana darbe vuracaktır ama aynı zamanda onun mezarı olacaktır. Hemingway burada, savaşın kazananı olmadığını insana unutturmayan o sessiz trajediyi anlatır.

Savaş, kimsenin kazanmadığı bir oyundur.

Bir karakterin sözleriyle:

“Bizimle savaşmamaları gerek aslında. Bizim gibi yoksul insanlar onlar da. Aramıza yalnızca emirler giriyor.”

Bu cümle, sadece o dönemin İspanya’sını değil, bugün dünyanın dört bir yanındaki sıradan insanları anlatır. Çünkü savaşanların çoğu, neden savaştığını bile bilmez. Hemingway’in romanındaki en çarpıcı fikirlerden biri budur: düşman sandığın kişi, aslında senin kadar yoksul, senin kadar korkaktır.

Roman, yalnızca savaş değil, aşkın da hikâyesidir. Çünkü insan, yıkımın ortasında bile yaşama tutunmak ister. Hemingway’in kahramanları, ölümle burun burunayken bile sevebilir. Bu, onun dünyasında bir zaaf değil, bir direniştir. Aşk, savaşın ortasında bile insana “ben hâlâ insanım” dedirten son sığınaktır.

Yazarın savaş ve siyaset üzerine cümleleri bugün de güncelliğini koruyor:

“Kötü yönetilen bir ülkenin ilk uğrağı parasını değersizleştirmektir, ikincisi savaştır.

İkisi de geçici bir refah sağlar ama kalıcı bir yıkım getirir.”

Romanın merkezindeki en önemli fikirlerden biri ise vicdandır. Hemingway şöyle der:

“Eğer başka insanların başına gelecek daha kötü bir şeyi önlemek için değilse, kimsenin başkasının canını almaya hakkı yoktur.”

Bu satır, bütün ideolojilerin üstünde duran yalın bir insanlık yasası gibidir.

Savaşın ortasında Jordan şöyle düşünür:

“Hiçbir şeyi unutmak hakkına sahip değilsin. Ne herhangi bir şeye gözlerini kapamak, ne unutmak, ne yumuşatmak, ne de değiştirmek hakkına sahipsin.”

Bu cümle, hem bireysel hem toplumsal hafızaya dair evrensel bir uyarıdır. Çünkü unutmak, suça ortak olmaktır.

Romanın sonunda çanlar çalarken, Hemingway’in sesi duyulur:

Savaşın kazananı yoktur.

Her savaş, insanın kendi insanlığını kaybetmesidir.

Bu yüzden çanlar, yalnızca ölenler için değil; sessiz kalan, görmezden gelen herkes için çalar.

Bugün, uzak ülkelerdeki savaş haberlerini izlerken sessiz kalıyorsak, o çanlar yine bizim için çalıyor demektir.

Bir çocuğun gözyaşı, bir annenin yası, bir şehrin sessiz enkazı…

Hepsi aynı sesi taşır:

“Bir insanın ölümüyle eksilirim ben.”

Artık sormaya gerek yok:

Çanlar kimin için çalıyor?

Cevap orada, hepimizin içinde:

Senin için, benim için, hepimiz için.

Okumak isteyenler için kaynak:

“Çanlar Kimin İçin Çalıyor,” Ernest Hemingway, Çeviren Mete Ergin, Engin Yayıncılık, İstanbul 1992.

m.nesim.sevinc@gmail.com

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.