ÇOCUKLARIMIZA EMRETMEYELİM

Birsen İnal

 

"İyi ağaç kolay yetişmez; rüzgar ne kadar kuvvetli eserse ağaçlar da o kadar sağlam olur."

J Willard Marriot

Çocuk yetiştirmek hiç de kolay değildir. Bilgi ister, deneyim ister, sabır ve sevgi ister. Bu konuda evde ebeveynlere okulda öğretmenlere çok iş düşüyor. Zira eğitim öğretim sadece ev ya da okulla sınırlı değildir. Eğitim evde başlar okul desteğiyle devam eder, öğretim de okulda başlar ev desteğiyle devamlılığını sürdürür. Eğitim ve öğretimde aile ve okul işbirliği çok önemlidir. Okul ve aile el ele vererek güçlü bir eğitimle ancak iyi ve sağlam basan çocuk yetiştirirler. Eğitim ne kadar sağlam olursa çocuk da o denli sağlam basar. Eğitimin zayıflığında ise çocuk en küçük bir olumsuzluk karşısında tıpkı çürük bir ağaç gibi yıkılır kalır...

Okullar açıldı. Bir haftayı geride bıraktık. Eğitim öğretimin ayrılmaz bir parçası olan görev ve ders çalışma birden bire evlerimizin başköşesinin konuğu olarak yerini aldı. Başköşe dedik ama bu çocuklar için ilk günlerde böyle değil. Hele hele birinci sınıflar için hiç de başköşe konuğu değildir. Çocuğun alışık olmadığı bu iki sözcük davetsiz konuk gibi aniden gelir, hayatımıza girer. Evlerde ders çalışma ve görev sendromu başlar. Çocuklarımız zorlu eğitim süreci boyunca hemen hemen her gün "Kızım ödevin yok mu? Öğrenci değil misin? Oğlum derslerini bitirdin mi? Neden çalışmıyorsun? Hemen şimdi, odaya geçip dersin başına otur! Yoksa yapacağımı biliyorsun. Hafta sonu sinemaya gitmeyi aklından çıkar! Ayyyy, ben bu çocukla ne yapacağım? Her şeyi var, odaysa oda, bilgisayarsa bilgisayar, defter-kitap, özel okul, özel servis… ! DAHA NE İSTİYORSUN SEN ÇOCUK?” gibi sorularımız ve tehditlerimizle karşılaşırlar.

Değerli anneler ve babalar, çocukların bir şey istediği yok. Onların tek isteği sevgi, sabır, tatlı dil ve gerektiğinde destektir. Lütfen, bu tür soru ve tehditlerimizle görev ve ders konusunu tatsız bir hale getirmeyelim. "Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır." atasözündeki tatlılıkla yaklaşalım çocuklarımıza. Olumlu bir dil, ılımlı bir tutum çocuğu ebeveynlere daha çok yaklaştırır. Aşırı ısrarlar, dayatmalar, engellemeler, desteksizlik çocuğu ödev ve dersten uzaklaştırdığı gibi, evlerde ödev kavgalarına dönüşerek aile ile çocuklar arasında tatsızlıklara yol açabilir.

Oysaki gözümüzün nuru, geleceğimizin umudu, canımızdan çok sevdiğimiz çocuklarımız bizden ilgi, alaka, destek, tatlı dil ve ılımlı yaklaşım bekler. Gün boyu okul aktiviteleriyle eve yorgun argın dönen çocuk eve gelince dinlenmek isteyecektir. Hatta kapıda kollarını açmış, çocuğunu bir an önce kucaklamak için bekleyen bir anne görmek isteyecektir. Huzurlu bir ev ortamı, güler yüzlü anne ve baba çocuğun mutluluğu için olmazsa olmazlardandır.

Çocuğumuzu iyi tanımalıyız. Anne ve baba olarak çocuğumuzu iyi tanıyorsak sorun yok demektir. Dinlenme faslından sonra azıcık atıştırması için hazırlığımız olmalıdır. Daha sonra oyun oynamasına imkân verelim. Arkadaşlarıyla oynayabilir, tv izleyebilir, bilgisayar oyunu oynayabilir, sizinle konuşmak hatta şımarmak isteyebilir. "Anneciğim çık dışarı oynayalım." söyleyebilme rahatlığında olabilmelidir çocuğumuz. Bu istemlerine sert bir dille karşılık verdiğimiz zaman görev ve ders fobiye dönüşerek,

çocuğun dolaysıyla da ailenin kâbusu olur. Okul dönüşü dinlenme, oyun ve şımarma sürecinden sonra "Bitanem, akşam yemeğinden önce birazcık çalışmak ister misin? Geri kalanını da yemekten sonra tamamlayabilirsin. " yaklaşımını denediniz mi? Denemediyseniz bugünden tezi yok deneyiniz. Bitir!" yerine "Bitirmek ister misin?", ”Yap!” yerine “Yapar mısın?” dendiği zaman; uykusundan da, oyunundan da ödün vererek görevini yapıp bitirecektir.

Ödev yapma konusunda bazı çocuk destek ister. Hiç destek vermemek doğru değildir. Destek görmeyen çocuklar zorluklar karşısında desteksiz kalabileceği duygusuna kapılabilirler. Destek isteyen çocuğa yeterince destek vermeliyiz. Kalemi defteri elimize alıp biz yapmamalıyız, bunun yerine nasıl yapması gerektiği konusunda çocukları bilgilendirmeliyiz. Örneğin: Bilgiye nasıl ve nereden ulaşabileceğini, sözlükten nasıl yararlanabileceğini öğretmeliyiz. Yani yönlendirici, yol gösterici olmalıyız. Bunları kendi başına yapabilecek hale gelinceye kadar desteklemeliyiz. Böylece çocuklarımızın bilinçli ders çalışma alışkanlığını kazanmasına zemin hazırlamakla beraber; kendisiyle ilgilenildiğini hissettirerek duygusal gelişimine de katkımız olur. Kendi başına görev yapmayan çocuğa, OLUMLU BİR DİL VE ILIMLI BİR YAKLAŞIMLA görev yapmayı sevdirebilirsek zaman içindedesteksiz, sıkıntısız ve zevkle görev yapacak ve ders çalışacak hale geleceğini görürüz. Çocuğumuza rol model olmayı unutmamalıyız. Çocuğun da içinde bulunduğu aile içi toplantıda ailenin eğitim saati belirlenmelidir. Eğitim saatinde anne ve baba da kitap okumalıdır. Zira çocuğumuz bizim fotokopimizdir. Çocuk gördüğünü kopyalar.

Tüm bu olumlu ve ılımlı yaklaşımlara rağmen çocuğun ödev yapmaya olan isteksizliği ve direnci devam ediyorsa vakit kaybetmeden öğretmenle işbirliğiyle okulun ya da başka bir birinin rehberlik hizmetinden destek alınmalıdır.

Bir sonraki görüşmemize kadar görev ve ders sendromunu aşacağınıza inanarak; Olumlu ve ılımlı yaklaşımlarla, olumlu ve ılımlı çalışmalar diliyorum…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.