Sosyal medya, ebeveynlik deneyimini hem görünür kılan hem de dönüştüren güçlü bir alan hâline geldi. Son yıllarda özellikle küçük çocukların günlük yaşamlarının, özel anlarının ve hatta kriz anlarının bile sürekli olarak çevrimiçi mecralara taşındığını görüyoruz. Bu durum çoğu zaman “sevgi göstergesi” ya da “anı biriktirme” başlığı altında sunuluyor. Ancak çocuklar gelişimsel olarak mahremiyetin anlamını ve dijital dünyanın kalıcılığını yetişkinler kadar kavrayamadıkları için çevrimiçi ortamlarda yer alma konusunda çok daha hassas bir konumdadır.
Bu nedenle bir çocuğun fotoğrafının veya videosunun paylaşılması, gerçekte onun değil, ebeveynin rızasıyla gerçekleşir. Fakat rıza, gelişimsel kapasiteyle uyumlu olmadığında etik açıdan sorunlu bir hâle gelir. Literatürde dijital ayak izinin çocukların benlik inşasında baskılayıcı bir etki yaratabileceğine dair giderek güçlenen bulgular bulunmaktadır.
Bu davranışın diğer bir boyutu ise “görsel ebeveynlik” olgusudur. Ebeveynliğin giderek performatif bir zemine taşınması, çocukların birer özne olmaktan çıkıp ebeveynin sosyal görünürlüğünü destekleyen bir araca dönüşmesine yol açabiliyor. Beğeni, takipçi ve sosyal onay arayışı; çocuğun fotoğrafını ebeveynin kendi benlik sunumunun bir parçasına dönüştürebiliyor. Bu noktada niyet ne kadar iyi olursa olsun, sonuç çocuğun öznel haklarının ihlaliyle kesişebiliyor.
Daha sağlıklı bir yaklaşım için ebeveynlerin “çocuğun dijital mahremiyeti” kavramını içselleştirmesi önemlidir. Bu, yalnızca fotoğraf paylaşmamak değil; çocuğun hikâyesini onun yerine yazmamak, kriz anlarını içerik malzemesine dönüştürmemek, duygusal ifade anlarını takipçiye sunmamak anlamına gelir. Çocukların sosyal medya geçmişleri olmadan, kendi kimliklerini kendi zamanlarında ve kendi sınırlarıyla kurmaya hakları vardır.
Sonuç olarak, sosyal medya çağında çocukların dijital görünürlüğünü yönetmek; sevgi ve bakım kadar, mahremiyetin uzun vadeli etkilerini gözetmeyi de gerektiriyor. Bir çocuğun fotoğrafını paylaşmamak, ebeveynliğin eksikliği değil, çocuğun kişisel alanına saygı duymanın bir yansımasıdır. Bugün atılan dijital adımların gelecekte nasıl bir karşılık bulacağını öngörmek her zaman mümkün olmasa da, temkinli yaklaşım çocukların ilerleyen yıllarda kendi sınırlarını ve kimliklerini rahatça belirleyebilmeleri için güvenli bir zemin oluşturur.
Klinik Psikolog Kübra Özsat