ÇOCUKLUK VE YARINLAR

Aydın Alp

“Çocuklarınız, sizin çocuklarınız değil/Onlar, kendi yolunu izleyen Yaşam’ın oğulları ve kızları/Sizin aracılığınızla geldiler, ama sizden gelmediler/Ve sizinle birlik olsalar da sizin değiller/Onlara sevginizi verebilirsiniz, ama düşüncelerinizi değil/Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır/Bedenlerini tutabilirsiniz, ama ruhlarını hayır/Çünkü ruhları yarındadır, siz de yarını düşlerinizde bile göremezsiniz/Siz onlar gibi olabilirsiniz, ama sakın onları kendiniz gibi olmaya zorlamayın/Çünkü yaşam geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur/Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ileriye atılmış oklar/Oklarınızın önünde kıvançla eğilin/ HALİL CİBRAN

Lübnanlı şair Halil Cibran, çocukların ebeveynlerden farklı bireyler olduğunu nasıl da güzel vurgulamış şiirinde. Evet, çocuklar ebeveynlerinden farklıdır. Hele şimdilerde, baş döndürücü hızın egemen olduğu kaotik toplumumuzdaki bu alt üst oluşları, farklı kavramı bile karşılayamaz! Anne babaların omuzlarında yük nasıl büyükse, çocuklar da bu ağırlıktan uzak değil! Anne babaların tedirginliği ve çocukların yarına hazırlanma kaygısı ve sınavlar, yaşamın sırtındaki kamburlardır. Oysa bizim çocukluğumuzda, böylesi bir sorumluluğun ağır yükü yoktu omuzlarımızda. Ve biz çocukken, anne-babalarımız için pek de maliyetli yük sayılmazdık. Zaten üstümüzdeki başımızdaki elbiseler, Bit Pazarında bile beş para etmezdi! Yediğimiz önümüzde, yemediğimiz ardımızda da değildi! Hem yediğimiz de neydi ki? Toplumsal örgümüz de netti: feodal kültür ve feodal ahlâk. Hayat daha sadeydi. Ana prensibimiz büyüklere saygı, küçüklere sevgiydi; tasarruf etme, az tüketme anlayışı, lükse karşı olmaydı. Bir de o ilkel ‘ataerkil zihniyet’ vardı. Biz çocuklar okula ya da bir işe bırakılırken, eti senin kemiği benim, denirdi. Günümüzdeki karmaşa, kaos yoktu! Stres, çocukluktan başlamıyordu! Çocuklar, yarış atı gibi sınav maratonuna katılmıyorlardı. Okullar arasında eğitim farkı Afganistan, Fransa arası kadar değildi! Ebeveynlerin çocuklarına söyleyecekleri biliniyordu. Biz çocuklar da söylenenleri yapmaktan yüksünmüyorduk. Şimdilerde her şey farklı, gerçekten çok farklı! Kuşaklar arasında, dijital çağ farkı var. Toplumsal yapımızda, kuşaklar arasındaki iletişim bağı koptu! Yaşam biçimimiz, yeme alışkanlığımız, giyinme tarzımız başkalaştı. Batıya öykünme, yeni kuşakların kanına karıştı! Bazı durumlarda, eğitimli anne babalar bile nasıl davranmalı konusunda bocalıyor! Önceleri eğitimlisi için de, eğitimsizi için de hayat yalın ve anlaşılırdı! Hayatın kodları sevgi, saygı, emek ve onurdu. Günümüz yırtıcılığı ve pervasızlığı yoktu. Kazanmak hırsı, gözlere kan gibi girmemişti! İnsanlar, açgözlülük ve ihtirasla küçülmemişti daha! Yoksulluk, günümüzdeki gibi ölümcül bir hal almamıştı! Politika da böyle kâbus gibi çökmemişti toplumun üstüne. Ve her şeyi tüketen günümüzün hızı yoktu. Yaşam, dibini gösteren berrak sular kadar nazlı akardı! Şimdi tek tek insanların karşılayamayacağı devasa dalgalar, üstümüze üstümüze geliyor!

Eskiyen, yok olan bir dünyaya özlem değil bu yazının konusu. Biz önceki anlayışı, zihniyeti elimizin tersiyle ittik. O yaşam biçimi, anlayışıyla gitti. Tamam. Giden gitti, bir daha gelmez! Peki, yerine ne getirdik? İşte açmazımız bu! Gelişmiş toplumlar; örgülerini, üretim toplumuna dayalı sistemlerini kurumları ve yasalarıyla oluşturmuşlar! Biz, iki cami arasında kalmış beynamaza dönmüşüz! Güce ve keyfiyete dayalı bir hengame! Ve bu harala gürele içinde sağlıklı bir kuşak nasıl yetişecek?

Halil Cibran şiirinde, biz anne babalara sesleniyordu. Şimdi erkin, herkesi kendi şablonuna göre biçimlendirme acımasızlığın olduğu toplumumuzda ben de yazımı kızlarıma, çocuklarımıza seslendiğim şiirimle bitirmiş olayım:

“Korkaklara ve bencillere asla güvenmeyeceksiniz, asla!/Sevincinizi paylaşmayanları uzaklaştırın kendinizden/Mutluluğunuza yüzü ekşiyenleri, tereddütsüz dışlayınız/Herkesi kendiniz gibi bilmemelisiniz, bilmemelisiniz!

Âşk bir simyagerdir, bazen kömürü elmasa dönüştürür/İllüzyon ustasıdır, insanın yüreğini hoplatır yerinden/Yanlışsa âşka bile eyvallah demeyeceksiniz!/Sevgi ama muhteşemdir, bunu bileceksiniz!/Aslınızı inkâr ederseniz babanız değilim ben/Herkesi kardeş görme yüceliğindeki değer/Kim olduğunuzu bilmekten geçer/Gurur duymalısınız kimliğinizle/Babanızı yaşatan bu gururdu bilmelisiniz!/“izm”ler yolumuza, kişinin rengine göre döşenmiş taşlardır/Kalbinizi hayatın karşısında katılaştırır/Bağnazlık, ölümcül bir hastalıktır/Uzak durun, uzak durun!/Babanız bir Anka’ydı, en yakınların bile kıskandığı/Ve yüreğinden başka bir sermayesi de yoktu, unutmayın!/Hayatı boyunca da kara yerde, kara yerlerde/Dünyanın kralına ve kraliçesine eyvallahı olmayan/Başkalarının güzelliklerini kıskanırsanız/Yazıklar olsun derim size/Yarınların örülmesine omuz vermeliyiz/İyi insan olmayanların canları cehenneme/Yoz insanların yüzüne tükürün/Sağlıklı olur, tükürüğünüz temizlenir!/Haklıysanız güçlü olursunuz!/Bunu unutmayın, unutmayın derim!/Çocuksuluğunuzu koruyun, koruyun, koruyun!/İnsan kalın/Mahkeme suratlı insanların, mahkemeye kadar yolu var!/Mutlanma duygunuzu yitirmeyin!/Ve hayatınızı hiçbir şekilde ertelemeyin!/Empati duygunuzu yitirirseniz, katılaşırsınız/Gülüşlerle arındırın içinizi/Ve sevin insanlığın daha özgür geleceğini.

AMED’İN KELEBEĞİ

NOT: Şairimiz Ahmet Telli’ye yapılan çirkin saldırıyı lanetliyorum! Ahmet Telli yalnız değildir, bu bilinmeli!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.