DBP hazırlık konferansı Ve özeleştiri mekanizması

NACİ SAPAN

DBP 3.olağan kongre hazırlık konferansındaki mesaj ve yapılan konuşmaların içeriğinden yansıyan son derece ciddi özeleştiriler dikkatimi çekti. Sayısız kez  ‘Kürtler arasında beyin çatışması yaşanmadığı sürece sağlıklı bir sonuca ulaşılamayacağı’ yönünde yazdığım yazılarda kastettiğim de tam da buydu.  

Abdullah Öcalan’ın mesajından ve Kamuran Yüksek’in bugüne kadar topluma bu kadar açık ve net ifadelerle yansımayan konuşmasından çıkan sonuçların çok ciddi bir özeleştiri olarak yansımış olması bundan sonraki süreç için son derece önem arz ediyor.

‘Kol kırılır yen içinde kalır’ mantığı siyasi hareketlerde ve organizasyonlarda belki kısa vadeler için olumlu ve olması gereken bir durum olarak kabul edilebilir, ancak, uzun soluklu mücadele ve toplumu yönetme biçimlerinde sıkıntı yaratır.

Abdullah Öcalan’ın mesajı;

 “Geçen 20 yıl maalesef en donanımsız ideolojik ve örgütsellikten yoksun kadrolarla daha doğrusu kadrodan yoksun olarak yürütülmeye çalışılmıştır. Güncel politikanın ürettiği ihtiyaç duyduğu yetiştirmeden başarılı bir pratik sergilenemez. Yeni parti esas olarak bir kadro yetiştirme okuludur. En ağır basan yönü siyaset akademik yönüdür. Toplumun her alandaki ihtiyaçları için kadro oluşturma ve örgütlemesidir. Amatörlerle bu işin yürümediği yeterince açığa çıkmıştır.’’

Kamuran Yüksek’in mesajı;

Kimi tarihsel tespitleri yapmak gerekiyor. Konferanslarımızı yapma amacı, içinden geçtiğimiz sürece denk düşmeyen durumlarımız var. Parti örgütlerimizi tıkayan yanlar, yönler var, bunları ortadan kaldıramazsak, özgürlüklerimizi geliştirme konusunda başarılı olamayız. Bizi geriye çeken, örgütsel sorunlarımızı tartışmamız ve çözmemiz gerekiyor. Yerellerden başlayan tartışmalar var. Özellikle de geçmiş sorunları tartışıyoruz. Bunları belli bir düzeye ulaştırmamız gerekiyor. Tarih karşısında bizi geriye düşüren anlayışları tespit edip mahkûm etmek gerekiyor. Yeniden mücadele anlayışımızın, kültürümüzün hâkim kılınması gerekiyor. Böylesi bir arayış içindeyiz.’’

Her iki mesajdan da çıkan sonuç;

Ciddi bir özeleştiridir.

Bundan sonraki süreçte farklı bir pozisyon alınması gerektiğidir. Eski yol ve yöntemlerde ısrarın legal siyaset alanında kayıplarla karşı karşıya kalacağı gerçeğinin tartışılıyor olmasını önemsemek gerekiyor.

Kamuran Yüksek’in yaptığı konuşmanın tamamını bütünlüğünü kaybedeceği için parçalı tartışma ve yorumlamak istemiyorum, içerik kaybı olacağı için doğru da değil. Ancak, bir iki konuda Diyarbakır kentinin bir evladı olarak hatırlatma yapmak isterim.

 

1-Kamuran Yüksek;

‘Şu çatışma, şu dedikodu gibi Diyarbakır’ı Diyarbakır olmaktan çıkaran anlayışlardan uzaklaştıracağız’ demiş.

Son derece doğru bir tespit ve yaklaşım

Diyarbakır’ı Diyarbakır olmaktan çıkaran anlayışın hâkimiyeti devam ederse, Kürt hareketinin genel hâkimiyeti de periyodik olarak törpülenir ki, bugün böyle bir durumun varlığı da böyle bir tespiti gerektirmiş.     

2-‘Sahip olduğumuz, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız var, ama buna kazma vurup işletemeyecek durumdayız. Bir sermaye gücümüz var, ama bunu burada değerlendiremiyoruz. Yatırımlar burada yapılmıyor, metropollere yapılıyor. Ama artık bir tarım havzasında, enerji havzasında açlığa mahkûm olmak, bizim acizliğimizden öte bir şey değildir.’

Naçizane bir özeleştiri de benden.

‘Öz sermaye’ grubu ‘öz savunma’ gücü ile baş başa kaldığında ortaya çıkan üslup, sermayenin yatırımlarını metropollere kaydırmasına zemin hazırlar. Sermayenin Diyarbakır’da ya da bölge illerinde neden değerlendirilmediği gerçeğinin tek sorumlusu bana göre o sermayeleri temsil edenler değil. Sermayenin kaçmaması için sağlam zemin yaratılması ve güvence sağlanması gerekiyor.

Çünkü sermaye; güvenin, güvencenin olmadığı, tehditli ortamlardan doğası gereği kaçar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.