DİLLER İNSANLIĞIN ZENGİNLİĞİDİR

Mümin Ağcakaya

 

 

İnsanoğlunun doğayla ve kendi aralarındaki ilişkilenme zorunluluğu sonucu çıkardığı sesler uzun zaman sonra evrimleşerek dile dönüştü. Dil, insanoğlunun; bir iletişim ve kendini ifade etme aracı oldu. Bir ana çocuğunu dünyaya getirdikten sonra ona ilk hecelemeyi anne öğretiyor. Çocuk ağladığında ilk anasının ezgileriyle uyuyor. İlk mamayı, ilk sütü, ilk suyu nasıl isteyeceğini ilk önce annesinin dilinden öğreniyor. Çocukla ana dil birbirinden ayrılmaz bir bütünlük oluşturuyor.

        Ana dil sadece evde öğretilen bir iletişim, kendini ifade etme aracı olmanın ötesinde; bireyin, halkın bir kimliği, varoluş nedeni oluyor. Halklar dilleriyle var oldular. Dilleriyle özdeşleştiler. Tarihsel süreç içerisinde halkın yaratım gücüne göre de zenginleşti, yeni değerler, yeni özellikler yüklendi.

       Toplum özgür bir gelişim içerisindeyse dilin gelişimi de özgürce olmaktadır. Bu koşullara sahip olan diller de; kültür ve edebiyat alanın da zengin yaratımlar ortaya çıkarmışlardır.

         Eğer toplum özgür değilse dilde özgür değildir. Gelişmesi durağanlığa, gerilemeye, hatta yok oluşa doğru gitmiştir. Ve günümüze varlığını ulaştıramayan, tarihte yitik halklar kategorisi içerisinde yer aldığı gibi; kimi diller de, günümüze ulaşamayarak; birçok halkta ve uygarlıkta ve onlara ait diller de tarihin sayfaları arasında kaybolmuşlardır. Tarihçiler onlardan bahsederken sadece onların varlığına ilişkin not olarak düşmekle yetinmişlerdir.

Dıştan gelen baskılara ve yadsınmaya karşı halklar bir direnç içerisine girdiğinde; halkla birlikte dil de direnmiştir. Hatta daha fazla direnmiştir. Bazı halklarda son ferdine kadar direnmiştir. Fakat halklar dilleriyle birlikte kendileri de yok edilmişlerdir. Latin Amerika’da yaşamış olan İnka, Aztek, Maya kültürlerinden, ve bu halkların kendilerinden ve dillerinden eser kalmamıştır. Ortadoğu’da da bazı halklar ve dilleri yok olmayla karşı karşıya kalmıştır. Asuriler, Keldaniler,Ezidiler gibi.

       Günümüzün sorunlarından biri de kültürel yozlaşmadır. Kültürel yozlaşma sadece yaşam alışkanlıklarını, kişilikleri, ahlakı değil; en başta dili bozmaktadır. Kapitalist kültürün globalleşmesi; etkilerini yerel, bölgesel dillere de yansıtmaktadır. Bu kültüre karşı durabilmek aynı zamanda dilin doğru kullanılmasıyla da bağlantılıdır. Kültürel yabancılaşma, insanların diline yabancılaşmayı da getirmektedir. Böyle olunca dil de insanlara yabancılaşmaktadır. Globalleşen kapitalist kültür; kozmopolit kültür ve dili ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla sınır tanımayan bu akım günümüzün vebası gibi dillerin ve halkların geleceğini tehdit etmektedir.

      Halkların kendi kültürüne, tarihine, topraklarına yabancılaşması; diline de yabancılaşmayı ortaya çıkaracaktır. Kültürler nasıl sınırları aşarak tüm insanlığın zenginliği sayılıyorsa dillerde tüm insanlığın zenginliğidir.

      

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.