TİGRİS HABER - Platform açıklamasında, söz konusu pankart ve sloganların spor alanlarını aşan, toplumsal hafızayı hedef alan açık bir nefret ve tehdit dili içerdiği vurgulandı. Açıklamada, hedef alınanın yalnızca bir kişi olmadığı belirtilerek, Leyla Zana’nın Kürt halkının iradesini, kadınların siyasal mücadelesini ve barış talebini temsil eden tarihsel bir figür olduğu ifade edildi.
Leyla Zana’ya yönelik kullanılan dilin, Kürt kimliğine, kadın mücadelesine ve barış arayışına karşı organize bir saldırı olduğu belirtilen açıklamada, “Toros” sembolünün ise faili meçhul cinayetler, zorla kaybetmeler ve karanlık dönemlerle özdeşleştiğine dikkat çekildi. Bu sembolün tribünlerde meşrulaştırılmasının geçmişte yaşanan ağır insan hakları ihlallerini normalleştirme anlamı taşıdığı vurgulandı.
Platform, sporun birleştirici ruhunun nefret söylemiyle kirletildiğini belirterek, tribünlerin nefret alanına çevrilmesini reddettiklerini açıkladı. Açıklamada, hiç kimsenin Leyla Zana gibi toplumsal hafızada önemli bir yeri olan bir isme küfür ve tehdit diliyle saldırma hakkı olmadığı ifade edildi.
Yetkililere çağrıda bulunan Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu, bu açık nefret söylemi karşısında sessiz kalınmaması gerektiğini belirtti; spor kulüplerini ve federasyonları sorumluluk almaya davet etti. Sessizliğin bu dili cesaretlendirdiği uyarısında bulunuldu.
Açıklama, “Nefretle değil yüzleşmeyle, tehditle değil barışla, inkârla değil adaletle yaşayacağız” ifadeleriyle son bulurken, Leyla Zana’nın yalnız olmadığı ve ülkenin ortak geleceğinin karanlık sembollerde değil, eşitlik ve özgürlük mücadelesinde olduğu vurgulandı.