Diyarbakır şiirleri

Bilal Yavuz
Kırklardağı, Keçiburcu, Evlibeden, Ongözlü, Dicle, Cemilpaşa, Hasanpaşa, Delillerhanı, Melikahmet, Kurşunlu, Küpeli, Malabadi, Küçeler, Avlular, Müzeler, Mardinkapı, Hevsel, Benusen...
Diyarbekir şiirleri saymakla tükenmez, her sur bir şiir, her burç bir mısra...
Her bölgesinde hayat ve ölüm içiçe, aşk ve merhamet girift bilmece... 
Yokuşlarında onur çocukları, doruklarında umut güvercinleri, toprağı namuslu, suyu şerefli.
Öğrenci Zamanlarında Türkiye'nin yarısından fazlasını görmek, gezmek nasip olmuştu, gerçekten de yok böyle güzel, Şehr-i Amed gibisi... 
Mekke, Medine, Kudüs, Diyarbekir ve İstanbul, İslam Medeniyetimizin gözbebeği, ruhu olan şehirler, kadim beldeler.
Ve Süleyman Camii... Ve Eğil'in peygamber makamı... Taç beyit gibi... 
Hamravat, Anzele, Fiskaya. Ciğeri, kengeri, dut ağaçları, elvani bahçeleriyle Diyarbakır, binbir çeşit kuşuyla... Yaşamadan bilinmez... Hissedenler, yaşayanlar anlar ancak... 
Her duruşu, her bakışı farklı bir rengi çalar insana... Bir şehir ki kıta olmuş sevdalısına. Bir aziz ki, ram olmuş kadim canlara...
Ulucamii, Nebi Camii, Mesudiye... Kara bazaltın tükenmez serinliği rahmet burcularıyla... Ezanlarıyla, minareleriyle, dergahlarıyla, türbeleriyle maneviyatın umman şöleni. 
Dicle kenarında reyhan kokuları, karpuzu, kadayıfı, tarlaları, çarşıları, insan gibi insanıyla, lafta kalmayan gerçek misafirperverliğiyle, her yeri şiir, her bölgesi roman, her çakılı birer aforizma. 
Bahar mevsimidir, yaz müjde gibidir şimdi bağırda, gelmenin, görmenin, hissetmenin, yaşamanın, Diyarbakır'dan nasiplenmenin tam sırasıdır. 
Cümlenizi bekleriz... Kapılar derinden açık... 
 
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.