Diyarbakır Suriçi’nde akşam manzaraları

Av. Güler Koçyiğit

Ciğer dumanı altında kaybolan tarih

Diyarbakır Sur içi, binlerce yıllık tarihiyle, kültürel dokusuyla, taş sokakları ve kadim surlarıyla hem yerli halk hem de turistler için eşsiz bir değere sahiptir. Ancak son zamanlarda bu eşsiz atmosferi bozan bir manzarayla daha sık karşılaşır olduk: Akşam saatlerinde neredeyse her köşe başında açılan ciğer tezgâhları ve sakatatçılar.

Elbette ciğer kebabı Diyarbakır’ın vazgeçilmez bir lezzeti, kent kültürünün bir parçası. Ancak her kültürel unsur gibi bunun da belli bir düzen içinde yaşatılması gerekir. Bugün Sur içinde iki adımda bir kurulan ocakbaşı tezgâhları, kaldırımlara taşan masa-sandalye yığınları, dumandan göz gözü görmeyen sokaklar sadece estetik açıdan değil, sağlık, güvenlik ve şehir planlaması açısından da ciddi sıkıntılar yaratıyor.

Bu durum sadece halkı değil, şehri gezmeye gelen turistleri de rahatsız ediyor. Tarihi bir sokakta yürürken aniden dumanlar içinde kalmak, arka arkaya dizilmiş tezgâhların arasında tarihi hissedememek, kente ilk kez gelen bir turisti elbette olumsuz etkiler. Birçok kişi bu manzaraları “Hindistanvari” diye nitelendiriyor. Çünkü plansızlık, düzensizlik ve denetimsizlik algısı yaratıyor. Oysa Diyarbakır gibi köklü bir geçmişe sahip bir şehir için böyle bir görüntü asla kabul edilemez.

Burada mesele sadece görüntü kirliliği değil. Hijyen kurallarına uyulmadan yapılan sokak satıcılığı, yangın riski taşıyan açık ocaklar, dar sokaklarda oluşan kalabalıklar hem halk sağlığını hem de kamusal güvenliği tehdit ediyor. Aynı zamanda bu düzensizlik, yıllardır emek verilerek geliştirilmeye çalışılan Diyarbakır turizmi açısından da uzun vadede ciddi zararlar doğurabilir.

Belediyeler, Valilik ve ilgili tüm kurumlar bu duruma artık seyirci kalmamalı. Elbette ciğer kültürü yaşasın, sokakta da satılsın ama belirli alanlara taşınarak, hijyen ve estetik kurallara uygun şekilde yapılmalı. Örneğin Sur içinde belirli meydanlara kurulan, ruhsatlı ve denetlenen sokak lezzet alanları hem geleneksel kültürün yaşatılmasını sağlar hem de tarihi dokuyu korur.

Diyarbakır, sadece ciğeriyle değil, surlarıyla, camileriyle, hanlarıyla, kültürel mirasıyla anılmalıdır. Bu güzel kentin değerlerini korumak hepimizin görevidir. Unutulmamalı ki, düzensizliğin ve denetimsizliğin hakim olduğu bir kent ne yaşanabilir ne de ziyaret edilebilir olur.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.