Diyarbakır’da torun, Cizre’de gençlik

NACİ SAPAN

Dünkü yazımın başlığı ve içeriği ‘Şeyh Sait’in meyveleri kimin bahçesine’ ydi. Bunları yazarken siyasi rantın dönüşümünün nasıl kullanıldığına, kullanılmak istendiğine işaret etmeye çalışmıştım.

Neden böyle bir yazıya gerek duydum?

 

*Şeyh Said’in 3. Kuşak torunlarından birinin AK Parti Diyarbakır il başkanlığına atanırken topluma bunun siyaseten pompalanmak istendiğine dönük bir projenin hayata geçirilmek istenmesiyle ilgiliydi.

 

*Kürt meselesinin çözümünün ümmetçi bir anlayışa endekslenmesi ile ilgili bir durum söz konusu olduğu ve sürecin buraya doğru evirilmesi ile ilgili bir durumun alt yapısının hazırlanmak istenmesiyle ilgiliydi.

 

Haksızlık mı ediyorum diye düşünürken, laik Kürtlerin değerlere sahip çıkarken, bunları koruyup kollarken nasıl kandırılmak istendiği düştü aklıma.

 

Kürt direniş hareketinin önemli ayaklarından biri olan Şeyh Said’in isminin ön plana çıkarılarak, Kürt-İslam sentezi ile buluşturulmuş olmasının mevcut Kürt siyasal hareketinin önüne direniş unsuru olarak sunulmak istendiği gerçeğini yakalamak istedim. Birileri bu aşamada bunun böyle olmadığını söylese de ortada böyle bir gerçeğin var olduğunu, yakın zamanda laik Kürtlerle, yaratılmak istenen İslamcı Kürt hareketinin karşı karşıya getirilmesine hazırlanan zeminin tanıkları olacağımızı şimdiden görmek gerekiyor.

 

Cizre’de yaşananları da bu tablo içinde değerlendirmek gerekiyor.

Bunu destekleyen bir gözlemle devam etmek istiyorum.

Hürriyet Gazetesinden Gülden Aydın’ın Cizre’deki izlenimlerini okudum. Bu kaygılarımı destekleyen izlenimler Şeyh Said ismi üzerinden yükseltilmek istenen tehlikenin varlığına işaret ediyordu.

 

Cizre’de yol kesip, kimlik kontrolü yapanların kullandığı argüman dikkat çekiciydi. Kendilerine ‘Şeyh Said gençliği’ diyen İslami grup elde silah PKK gençliği karşısında alternatif olduğunu duyuruyor.

 

Bu tesadüfi bir durum değil.

Halktaki algısı ise; IŞİD Cizre’de.

 

Yüzde 80’i Müslüman olan Kürdistan halklarını katleden bu çetelerin uzantılarının Türkiye topraklarında konuşlandığını, beslenip palazlandırıldıklarını biliyoruz. 90’lı yılların devlet eliyle palazlandırdığı Hizbullah yapısının uyuyan hücreleri de uyandırılarak devreye sokulmuş durumda.

 

Ortadoğu coğrafyasında Kürtlerin yaşadığı ve güçlü olduğu topraklarda çatışarak, öldürerek güç gösterisi yapmak ve bunun üzerinden genel bir korku imparatorluğu algısı yaratmak geçerli bir yöntem.

Tarz uygun.

Kobane’de, Şengal’de, Musul’da, Rojava’nın tamamında yaratılmak istenen de böyle bir durum değil miydi?

 

Kürtler arası bir savaşın başlaması için yaratılmak istenen bir zemin var. Müslüman Kürtlerde olumlu algı yaratmanın sağlam temeli ise;

Şeyh Said ismi.

Diyarbakır’da torun, Cizre’de gençlik

Derin analize gerek var mı?

Bakmak yeterli mi?

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.