Ergenekoncu derin Kemalistler şimdi de “doğuda demokrasi, batıda otokrasi” yalanına sarıldılar. Öyle görünüyor ki rahat durmayacaklar, beklenen olası toplumsal barış ve demokratik çözüm sürecinin önüne geçebilmek için her yola başvuracaklar. Söyledikleri koca bir yalan, çünkü dün olduğu gibi bugün de doğuda demokrasi yok, ret ve inkâr siyaseti, tehdit ve şantaj politikası devam ediyor. Tarafların kendilerine göre ad verdiği süreçle bölgedeki çatışmalı ortam durmuş gibi, o kadar. Batıda otokrasi meselesine girmeyeceğim, iş göründüğünden karışık. Bu arada, doğu ile Kürt bölgesi, doğudakilerle de Kürtler kast ediliyor. Kendilerince batıcı, modernist karakterlerinden kaynaklı utangaçlıklarından olmalı ki Kürtlere demokrasiyi çok gördüklerini açıkça ifade etmiyorlar, ya da edemiyorlar. Siyasi bir lider olarak umut diye halkın önüne çıkartmaya hazırlandıkları bir büyükşehir belediye başkanının hangi kurt dağda öldüyse bir polisin Kürt çocuklarına şeker dağıtmasına itiraz etmesinden daha kötü, daha pespaye bir duruma düşen bu anlayışın sahiplerinin yüzyıldan bu yana aynı ruh hali ile Kürtlere yaklaştıklarını, Kürtlere dair her türlü inkâr ve imha siyasetine başvurduklarını, her türlü kirli oyunu devreye sokarak sonuç almaya çalıştıklarını, dahası Kürtlere nefes alma, yaşama hakkını bile çok gördüklerini kuşaktan kuşağa yaşayarak biliyoruz. Kürtlerden laf açıldığında kıyamet kopartan bu zevatın temsil ettiği ideolojinin büyükbabalarını Dersim’den, Zilan’dan, Sefo deresinden biliyoruz, tanıyoruz…
*
Neymiş, üç beş belediye başkanları, birkaç bürokratları, bilmem kaç iş bitiricileri siyasi duruşlarından, demokrasiyi savunduklarından, insan haklarına sahip çıktıklarından tutuklanıyorlarmış, Kürtler ise otokratlarla uzlaştıkları için serbest bırakılıyorlarmış. Külliyen yalan, iftira. Siyasi görüşleri, eşitlik ve özgürlük mücadeleleri nedeniyle haksız, hukuksuz bir şekilde aldıkları ağır cezalardan dolayı ömürlerini cezaevlerinde çürüterek, üstelik cezalarının son saniyelerini bile eğilmeden, bükülmeden çekenlerin serbest kalmalarına, ailelerine dönmelerine, nefes almalarına öfke duyuyorlar, hazmedemiyorlar. Hâlihazırda bile on binler Kürt haksız, hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde tutuluyorlar. En çok da Topal Osman’ın torunları, daha doğrusu “Doğuda demokrasi, batıda otokrasi” diyenler, Cumhuriyet tarihi boyunca her türlü haksızlığa uğrayan Kürtlerin içinde bulunduğu anti demokratik durumdan haberdar oldukları, üstelik Kürtlere karşı geliştirilen bu politikadan taviz verilmemesinin mücadelesi içinde oldukları, bu tür temelsiz, akla ziyan argümanlarla Kürtlerin gün yüzü görmemesi için ırkçı bir politika güttükleri biliniyor…
*
Kürtlerin her türlü antidemokratik uygulamaya, haksızlığa, hukuksuzluğa karşı oldukları, eşitlik, özgürlük, hak mücadelesine öncülük ettikleri, bu uğurda ağır bedeller ödedikleri inkâr edilemez bir gerçektir. Hayatları boyunca iktidarların yedek kuvveti olarak siyaset güden bu beylerin Kürtlere karşı geliştirilen baskı ve şiddet politikasına karşı çıkmaları, tek bir laf etmeleri bir yana, antidemokratik bu politikalara sahip çıktılar. Öte yandan iliklerine kadar ayırımcı politikalara muhatap olmalarına rağmen Kürtler on yıllardan bu yana demokrasi mücadelesine öncülük etti. Bu mücadelede on binlerce Kürt katledildi, binlercesi kaybedildi, bedenleri asit kuyularında eritildi, işkencelere uğradı, köyleri yakıldı, şehirleri bombalandı. Kürt coğrafyasını insansızlaştırma politikası kapsamında milyonlarca Kürt sivil yerinden yurdundan edildi. Demokrasi mücadelesinde ödenen bunca ağır bedele rağmen “doğuda demokrasi, batıda otokrasi” yalanını atanlara el insaf demeyeceğim, kendinizden utanın deyip geçeceğim…