VİDEO - Dokunulabilir heykeller

Doğadan topladığı taşları bir araya getirerek, arkeolojik görünümlü figüratif eserler ortaya çıkaran heykeltıraş Bestami Eği, eserlerini Hewşa Me Kafe’de sergiliyor.

Mümin Ağcakaya - Özel

TİGRİS HABER - Diyarbakırlı Heykeltıraş Bestami Eği, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Heykel Bölümünden mezun olduktan sonra kendi tarzını oluşturmaya başladı. Doğadan topladığı taşları bir araya getirerek çeşitli figüratif eserler ortaya çıkaran Eği, boyama dışında topladığı taşlara yontma, şekiller verme gibi hiçbir fiziki müdahalede bulunmayan sanatçı, arkeolojik görünümlü birçok eser ortaya çıkarıyor.

Sanatçı Bestami, Hani de ortaokul ve lise öğrenimini tamamladıktan sonra resim kursuna gidiyor. Çocukluk döneminde resimler yapan, çamurdan heykelcikler yapan sanatçı sınava girdikten sonra heykel bölümünü seçiyor. Üniversiteyi bitirdikten sonra altı yıl çeşitli dağ köylerinde öğretmenlik ve bir dönem de Antep de özel bir okulda karikatür dersleri veriyor.

Bölgede heykeltıraş olmanın genelde çocuklara önerilen bir sanat alanı olmadığını kendisinin neden bu alanı seçtiğine ilişkin sorumuza, “Sanat bir da oyun oynamaktır. Aslında çocukluğunuza geri dönüyorsunuz. Ben çocukken çamurla da ilişkim vardı. Her çocuk gibi çamurdan şekiller yapıyordum. Bu da çok hoşuma gidiyordu.

Heykel resme göre daha somuttur. Heykele dokunabilirsiniz. Daha sahicidir. Resim bir ilizyondan ibarettir. Siz diyorsunuz ki burada bir perspektif var. Aslında orda bir perspektif yok. Bu bir ilizyondur. Ama heykel daha gerçekçidir. Daha somuttur. Çamurla oynadığımda küçük objeler, yapraklar, sandalyeler, küçük masalar yapardım. Kuruduktan sonra evin bir köşesinde bırakırdım.

"TAŞIN DA BİR HİKÂYESİ VAR"

Taşlardan çeşitli figüratif ürünler ortaya çıkarmak fikri sizde nasıl şekillendi. Heykelin uğraş alanı olarak yontma, kille çalışma gibi uğraş alanları varken niye taşları bir araya getirme fikrine yöneldiniz?

Bunun sebebi doğayla ilişkimdir. Sürekli gözlemlerim. Bu doğa gezilerinde gözüme çarpan, bu taşın bir hikâyesi var diyebileceğim taşlarla karşılaştım. Gördüğüm zaman özellikle formları beni çok şaşırttı. Taşları biriktirmeye başladım. Çeşitli bölgelerden Dersimden, Diyarbakır’dan ilçelerden Eğil’de, doğa gezisi yaptığım yerlerden sürekli bu forma benzeyen, bende bir yansıması olabilecek taşları aramaya başladım. Aslında bu biraz da doğayla işbirliği de denebilir.

Doğanın hazırladığı materyalleri bularak, bunları birleştirerek uyumlu hale getiriyorsun. Nasıl şekil veriyorsun?

Doğanın şekillendirdiği o taşlara ben sadece küçük müdahalelerde bulunuyorum. Onların aslına, formuna sadık kalmaya çalışıyorum. Oymuyorum, kesmiyorum. Parçaları birleştiriyorum o forma sadece boya ile müdahalem oluyor.

En iyi sanatçı ve en büyük yaratıcı doğadır. Sanatçıların malzemesi doğadır. Bizi hem maddi hem de manevi olarak da besliyor. Bu anlamda çok zengin bir kaynaktır. Bir çiftçide doğayla ilişkili, bir sanatçı da doğayla ilişkilidir. Herkesin beklentisi farklı olmaktadır. Bu durumu değerlendirerek bir şeyler ortaya çıkarabilmek önemlidir.

"TAŞIN DEĞERİNİ BİLMEK GEREKİYOR"

Taşlar size ne anlatıyor?

Taşla çalışmayı çok seviyorum. Doğada o formu gördüğüm zaman benim kafamda ona ait bir hikâye oluşuyor. Daha önce arkeoloji müzelerinde, gezdiğim sergiler gördüğüm görsel hafızam o taşa yansıyor.

Taş geçmişten beri insanoğlunun insanlaşma süreciyle birlikte insanın her zaman faydalandığı, temas ettiği, kullandığı bir araç olmuş. İlk silahı taştan, ilk barınma yerini taştan, ilk üretim aracını taştan yapmıştır. İlk ritüellerini taşa şekil vererek yapmıştır. Hatta ilk sanatını yaşadığı mağaralara resimler çizerek yapmıştır. Bu yüzden taş deyip geçmemek gerekir.

Kısacası taş insanın ilk barınma, savunma, üretim ve sanat hayatında önemli bir yere sahip olmuştur.

Doğa bir devinim içerisinde değişen, dönüşen ve çok katmanlıdır. Sürekli şekil değiştiriyor. Doğadan izler dememin sebebi de; biz ne kadar teknolojiye hâkim olsak da doğanın sırlarını tam olarak çözemiyoruz. Bunun nedeni de doğanın sürekli değişmesi dönüşmesi, zengin olması ve sonunun bilinememesidir.

Ben çalışmalarımda sadece küçük bir ayrıntıyı sunuyorum. Doğanın gizemi ve zenginliğini sınırları çözülebilmiş değildir. İnsanoğlu keşfettikçe ancak biraz daha fazla farkına varıyor. Doğa denince sadece dünya da değil evreni kastediyoruz.

Ne tür tepkiler alıyorsunuz?

Doğanın devinimi sonucu şekiller verdiği bu taşların bir araya getirilerek farklı figürle ortaya çıkarılabileceğini fark ettiğimde şaşırdığım için başkalarının da görmesini istedim.

Bu çalışmaları gördükleri zaman böyle bir taş doğada nasıl olabilir? Siz bunu kesiyor musunuz, yontuyor musunuz? Acaba diye soruyorlar. Ben sadece bir araya getiriyorum, tek yaptığım şey sadece renklendiriyorum. Bu insanlara şaşırtıcı geliyor.

Ortaya çıkan figürleri benim fazla anlatmama gerek kalmıyor. O kendini anlatıyor. Görsellik kendini ortaya koyuyor. Bakınca neyi ifade ettiği anlaşılıyor. Fazlaca da anlatmak istemiyorum. Herkes farklı algılıyor. Anlattığım zaman insanlara kendi bakış açınızı dikte etmiş oluyorsunuz. Yorumu izleyenlere bırakmak daha doğru geliyor. Farklı değerlendirmeler zenginleştiricidir.

"TAŞIN DA BİR HİSSİ, ENERJİSİ VARDIR"

Boyayla yaptığım müdahalelerle bir arkeolojik kalıntısı havası vermeye çalıştım. Müzelerden farklı olarak, bunlara dokunabilirsiniz ve taşı hissedebilirsiniz. Çünkü taşında bir hissi, enerjisi vardır. Müzelerde dokunamıyorsunuz ama burada dokunabilirsiniz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kültür-sanat Haberleri