Eğitim yetim kalmıştır

Selim Kaplan

Güzel bir sonbahar günüydü, Pervari merkezdeki işimi bitirdim ve Siirt’e dönüş yolundaydım.

Pervari’nin Siirt çıkışındaki virajlı yolda, Belediyenin Botan Çayı’na nazır konumlandırdığı,oturma bankları gel biraz soluklan der gibi idi.

Bankların davetine uydum ve Botan Çayı Vadisi ile yüksek dorukları karla kaplı dağların manzarasını en iyi gören banka oturdum.

Yol hali için yanımda bulundurduğum çıkınımı açtım ve yemeye başlamadan önce “biri olsa da bu manzara ile resmimi çekse” diye düşünürken, Pervari tarafından bir gencin geldiğini gördüm.

Genç, ricamı kırmayıp manzaraya nazır birkaç resmimi çekti ve Siirt yönüne doğru yoluna devam etti.

Yola koyulan gencin hali, bana Yunan mitolojisinde dünyayı sırtında taşımakla cezalandırılan Atlas’ı hatırlattı. (Atlas, Titanlar ile Olympos’lu tanrılar arasında yaşanan iktidar savaşının sonunda Titanlar yenilince, Gök kubbe’yi taşımakla cezalandırılmıştır.)

Gencin,içinde bir, iki defter ya da kitap bulunan sırt çantası, dünyayı sırtında taşıyorcasına, bedenine ağır geliyor ve ayakları adeta yere yapışık gibi yürüyordu.

Yiyeceklerimi bitirip yola koyulduğumda genci yürüyor gördüm ve yanında durdum. Nereye gittiğini sorduğumda, köyüne yürüdüğünü söyledi.

Arabaya davet ettim ve yolda biraz sohbet ettik.

Lise son sınıftaydı ve devamsızlıktan kaydı silinmişti.

Moral bozukluğundan servisi beklememiş, yürümeyle dört saat uzaktaki köyüne yürüyerek gitmeye karar vermişti.

On yedi yaşındaydı, on bir kardeşli ailede orta sıralardaydı, yakışıklı ve konuşmasında bir beyefenditavrı vardı.

Endişeliydi ve her fırsatta kaydının silinmesinden dolayı babasının tepkisini ve kendisinin vereceği hesabı düşünüyordu.

Bundan sonra ne yapacağını sorduğumda, İstanbul’a ağabeylerinin yanına çalışmaya gitmeyi düşündüğünü söyledi.

Birlikte kısa süren yolculuğumuzda kendisine; pes etmemesini, dışarıdan liseyi bitirmesini, hayata dair kendisine bir hedef koymasını ve o hedefe ulaşmak için sabır ve gayret etmesini önerdim.

Babası ile ilgili kaygıları konusunda ise; babasının kendisinden beklentilerinin olmasının ve kaydının silinmesinden dolayı öfkelenmesinin normal olduğunu söyledim.

Yine de babasına “kendisine yük olmayacağını” söylemesini önerdim.

Gerçek olan şu ki,

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda amacı, Milletimizin bütün fertlerini;

  • Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek,

  • İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak

Olan eğitim sistemimiz Pervarili bu gencimizi sistemin dışına çıkarmıştı.

Gencin söyleminden anlaşılan diğer bir husus; Orta Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde yer alan”Devamsızlık yapan öğrencinin durumu posta, e-Posta veya diğer iletişim araçlarıyla velisine bildirilir, varsa özür belgesini okul yönetimine teslim etmesi istenir.” İfadesinin gereği yapılmamış ve baba iş bitince olayı öğrenecektir.

Bir baba ve değişik sektörlerde yıllarca yöneticilik ve aynı zamanda eğitim yöneticiliği/öğretmenlik yapmış biri olarak bu yağız gencin halinden dolayı içimin kanadığını ve benim için unutulmaz olduğunu söyleyebilirim.

On ikinci eğitim yılında, bir gencin eğitim yaşamı bitirilmeden önce; okul yönetimi, rehberlik servisi ve öğrenci velisinin kendilerine ait görevleri ne kadar yerine getirdiklerini sorgulamaları gerekmez mi?

Pervari’den bir genç daha İstanbul yollarına düşerken; İlçemizin yöneticilerinin, eğitimcilerinin, siyasi parti temsilcilerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve kanaat önderlerinin kendilerine şu soruları sormaları gerekmez mi?

  • On yedi yıl önce ilçenin köyler dâhiltoplam nüfusu 33.000 civarında iken, bu gün azalarak neden 31.000 civarına gerilemiştir?
  • Bal üretimi ile ünlü ilçemizde, daha çok insanı sektörde üretici konumuna getirip, Siirt’i bal üretiminde Ordu ilimize rakip yapmak mümkün değil midir?
  • Genç fidanlarımızın kendi coğrafyalarında büyümesini sağlayacak ve onların kendi coğrafyalarına katma değer katacak işlerde çalışmalarını sağlamak mümkün değil midir?
  • Pervarili gencin örneğinde olduğu gibi; aynı kaderi paylaşan diğer coğrafyalarımızdaki insanlarımızın, kendi topraklarında üretecek,kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak, bir meslek sahibi olmalarını sağlayacak, bir eğitim sistemi mümkün değil midir?

Yetmişli yıllar ve öncesinde, ortaokulda dahi öğrenciye “gözlem, analiz, sentez ve yorum” eğitimi veren, kendi coğrafyalarında üreten insan yetiştiren,eğitim sistemimize ne oldu?

Ülkemiz on sekiz yaş altı nüfusu, Yunanistan-Bulgaristan-Hırvatistan ülkelerinin toplam nüfusundan fazladır.

Amacı sadece sınav geçmek olan bu günkü eğitim-öğretim sisteminde kör topal bir öğretimden söz etmek mümkündür.

Ama amacı insan yetiştirmek olan eğitimin yetim kaldığı açıktır.

Sistemin içindeki bu günün çocukları için konuşmak geç olsa da, gelecek nesillerimiz, torunlarımız daha iyi bir eğitim sistemini hak etmiyor mu?

Saygılar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.