ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMAK: İNSANLIĞIN ÇIKMAZI VE ÖZGÜRLÜĞÜN MÜMKÜNLÜĞÜ

Bêjdar Ro Amed

İnsan Ve Doğanın Başlangıç Düzeni

İnsanlık, varoluşunun büyük bir kısmında doğanın akışı içinde var olmuştur; bu akış ne tamamen düz, ne tamamen kaotikti. Doğa, kendi içinde hem düzeni hem de düzensizliği barındırır; ancak bu karmaşa, insanın ortaya çıkışıyla birlikte daha sancılı ve problemli hâle geldi. İnsan, toplumsal yaşamı, bilinci ve kültürel yapı ile birlikte dünyaya bir sapma getirdi; bir yön değişikliği, bir bozulma başlattı ve bu sapma zamanla büyüyerek günümüze taşındı.

Padişahın Taşı: Alegorik Başlangıç

Bir gün bir padişah yolun ortasına kocaman bir taş koyar. İnsanların bu taşa yaklaşımını gözlemlemek ister. Önce vezir gelir; taşı inceler, çözüm için bir kadro oluşturulması gerektiğini söyler ve planlar yapar. Komutan gelir; taşın cezai yollarla çözülmesini önerir. Şair gelir; taş üzerine şiirler yazar, romantik bir bakış sunar. Fakat taşı kaldırmak kimsenin aklına gelmez. Ta ki köylü bir insan gelip taşı görünceye kadar. Köylü, düşünmeden taşın altına elini koyar, taşın yolunu açar ve fark eder ki taşın altında bir küfe altın da vardır: “Kim ki elini taşın altına koyar ve bunu ortadan kaldırırsa, bu küfe altın onundur.”

Taşın Altındaki Altın: Tarihsel Sapmaların Sembolü

Bu hikaye, insanlık tarihinin metaforik bir özetidir. Binlerce yıl önce bir kişi ya da bir grup, insanlığın gidişatını tersine çeviren büyük bir taş koydu; bu taş, yalnızca bireylerin değil, toplumların da yolunu değiştirdi. Ardından gelen herkes, bu taşı ortadan kaldırmak yerine yeni ideolojiler, sistemler, sanatlar, felsefeler ve bilimler üretti. Kapitalizmden emperyalizme, sosyalizmden komünizme, feminizmden anarşizme, inanıştan inançsızlığa, mitolojilerden modern ideolojilere, kimliksel ve cinsel farklılıklara kadar birçok yapı, bu taşın engelleyici ana faktör olduğunu görmeyi engelledi. Bunun sonucunda daha fazla engel oluştu ve toplumsal kördüğümler çoğaldı.

Taş hâlâ ortadadır; neredeyse görünmez hâle getirilmiş ve çoğu insan tarafından fark edilmez olmuştur. Bu taş, aslında insanın kendisidir. İnsan her şeyi gözlemleyip öneriler sunarken, kendi varlığını ve sorumluluğunu fark etmekten kaçınmaktadır. Taşın altındaki altın, bu farkındalığı kazanıp elini taşın altına koyarak çözüm üreten bireylerin elde edeceği bilinç ve özgürlüğü simgeler. Taş kaldırılmadıkça, yani insan kendinden özgürleşmedikçe, insanlık tarihindeki sapmalar ve çıkmazlar devam eder; farkındalık ve eylem ise ancak taşın altına elini koymakla mümkündür.

Bireysel Farkındalığın Etkisi

Gerçek dönüşüm, taşın altına elini koyan bireylerde başlar. Bu, hem bir cesaret hem de bilinç eylemidir. Taşın kaldırılması, bireyin kendi gölgesini fark etmesi ve insanı bozan her şeyden uzaklaşması ile mümkündür. Elini taşın altına koyan kişi, özgürlüğün ve farkındalığın sembolü olan altın küfeyi kazanır. Yani kendini ve özgürlüğünü… Bu altın, hem bireyin hem de toplumun gerçek özgürlük ve özgür yaşam potansiyelini ortaya çıkarır.

Tarihsel Çıkmazın Aşılması

İnsanlık tarihinin çıkmazı, taşın ortada bırakılmasıdır. Ancak her taş, kaldırılmayı bekleyen bir fırsattır. Elini taşın altına koyan kişi, geçmişin yanlışlarını düzeltir, toplumu yeniden yönlendirir ve insanlığın aydınlanma yolunu açar. Bu eylem, yalnızca bireyin değil, tüm insanlığın kaderini değiştirme potansiyeline sahiptir.

Sonuç olarak, insanlık tarihindeki sancıların, çıkmazların ve bozulmaların kaynağı, taşı ve taşın altındaki altını görmeyen ve taşın kaldırılması için adım atmayan bizleriz. Elini taşın altına koyan her birey, kendi özgürlüğüne ve insanlığın özgürlüğüne giden yolu açar. Taşın altındaki altın, farkındalık, cesaret ve eylemdir. Ve her eylem, insanlığın tarihindeki çıkmazın aşılmasını mümkün kılar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.