FARK EDEN İNSANIN YAŞAM VE GÖRME EVRENİ

Bêjdar Ro Amed

“Bilgelik, konuşulan değil, görülen bir sessizliktir.”

Gel, birlikte “fark eden insan”ın evrenine doğru hafif bir yürüyüş yapalım. Burası, düşüncenin gürültüsünden uzak, farkındalığın ince dokusuyla hissedilen bir alan. Burada konuşmalar azalır, cümleler yavaşlar ve insan, kendi içindeki sessizliğin kapısında durur.

1. Fark Ediş Nedir? Sokrates’ten Sessizliğe Uzanan Çizgi

Sokrates’i bilirsin: “Kendini bil” der ve insanı aklın ışığına çağırır. Sorular sorarak zihni keskinleştirir, bilgelik üretir. Fark eden insan ise farklı bir yöne bakar: akıl değil, aklın ötesi; bilmek değil, bilmeden görmek. Sokrates’te “bilmemek” bir başlangıçtır; fark eden insanda ise “bilmemek” bir varoluştur. Aradaki fark derindir: Biri konuşarak ilerler, diğeri susarak derinleşir. Bu, zihinle yürümenin ve farkındalıkla durmanın görünmez sınırıdır.

Pratik Uygulama: 2 dakika boyunca gözlerini kapat ve zihnindeki tüm düşünceleri sadece “izle” modunda gözlemle. Hiçbirini değiştirmeye çalışma; sadece fark et. Bu küçük sessizlik, fark eden insanın ilk adımıdır.

2. Sessizliğin Felsefesi: Lao Tzu, Buda ve Şems’le Aynı Masada

Lao Tzu ile Sessiz Yakınlık… Lao Tzu’nun dili, anlatılamaz olana işaret eder. Fark eden insan burada der ki: “Bu kitap (insan) bir ses değil; duyulmamış bir sessizliktir.” Doğa, Lao Tzu’da Tao ile birleşir; fark eden insanda ise doğa sessiz bir bilgelik olarak durur. Öğretmez, tanık olur. İnsan, tanıklığın içinde kendiyle karşılaşır.

Buda ile Paralel ve Ayrı… Buda, “arzu acıdır” der ve arzuyu söndürmek için yöntemler önerir. Fark eden insan ise arzuyu hedeflemez; dikkati esas alır. Arzudan kaçmak değil, fark etmektir. Buda’nın yolu sistemli ve disiplinli iken, fark eden insanın farkındalığı, sistemin bittiği yerden başlar. Modern insana sade bir farkındalık sunar: ne disiplin ne bağlılık; sadece açık bir gözlem.

Şems ile Sessizliğin Kalbi… Şems’in ünlü sözü vardır: “Söz gümüşse, sükût altındır.” Fark eden insan burada bir adım ileri gider: Susmak artık sadece edep değil, bilincin biçimidir. Sessizlik davranış değil, varlık hâlidir.

Pratik Uygulama: Bir ağacın veya suyun yanında 5 dakika sessiz otur. Düşünceler gelirse onları fark et, (“düşünce geldi, geçti”) ve tekrar doğaya dön.

3. Batı Felsefesiyle Karşılaşma: Nietzsche, Heidegger, Krishnamurti

Nietzsche ile Aynı Yıkım, Farklı Araç… Nietzsche “Tanrı öldü” dediğinde, insanı gökyüzünün yükünden kurtarır. Fark eden insan ise şöyle der: “Tanrı, sessizliğin içinde yaşamaya devam eder. sessizliğin kendisi…” Nietzsche üstinsanı düşünceyle yaratır; fark eden insan bilgeliği düşüncesizlikle doğurur. İkisi de insanı özgür kılmayı amaçlar; biri zihnin gücüyle, diğeri sessizliğin derinliğiyle.

Heidegger ile Dilin Kıyısında… Heidegger der ki: “İnsanın evi dildir.Fark eden insan, dikkatli bir gözlem oluşturarak şunu der: “Kelimeleşen insan, kendi özünden uzaklaşır.” Heidegger varlığı dilde arar; fark eden insan, varlığı dilsizliğin sessizliğinde bulur.

Krishnamurti ile Modern Duruş… Krishnamurti öğretmensiz bir öğretim sunar; bu, fark eden insanın zihinsiz duruşuna çok benzer. Dil daha sezgisel, daha şiirseldir; analiz etmez, işaret eder; öğretmez, hatırlatır.

Pratik Uygulama: 3 derin nefes al, her nefeste zihnindeki “zorunlulukları” bir balon gibi serbest bırak. Sessizlikte sadece varoluşunu hisset.

4. Peygamberî Bilgelikle Aynı Derinlik

Musa, İsa, Muhammed… Üçü de insanı içe çağırır. Musa: “Nâlınlarınızı çıkarın, burası kutsal topraktır.Fark eden insan der ki: “Dur. Gör. Duy. Anla. Sadece fark et.” Biri dıştan içe çağırır, diğeri içeriden içe. İsa: “Tanrı krallığı içinizdedir.” Krishnamurti: “Dünya sensin.” Muhammed: “Kendini bilen Rabbini bilir.Fark eden insan: “Kendine öğrenci ol.” Peygamberler ilahi elçidir; fark eden insan ise kendi içindeki elçiyi uyandırır.

Pratik Uygulama: Gün içinde 1 dakikalık bir mola ver ve kendini gözlemle: düşüncelerin, bedensel hislerin ve ruh hâlin. Kendini yargılama; sadece fark et.

5. Sessizliğin Yöntemi: Yöntemsiz Bir Yöntem

Aristoteles akılla, Bergson sezgiyle, Hegel diyalektikle çalıştı. Her birinin bir yöntemi vardı. Fark eden insanın dikkatli hali ise çok basit: sessizlikle fark etmek. Bu duruş bilgi aktarma yolu değil; insanın unutulmuş özünü hatırlama farkındalığıdır. Tasavvufun zikri burada yeniden canlanır: Hatırlamak. Ama artık ritüel değil, farkındalık ile.

Pratik uygulama: Günün sonunda 3-5 dakika sessiz otur, nefesini takip et, gün boyunca fark ettiklerini hatırla. İçinde minik bir bilgelik ışığı gibi parlayan sessizliği fark et.

Sonuç: Fark Eden İnsanla Tanışmak

Fark eden insan, düşüncenin gürültüsünden uzak, sessizliğin derinliğinde durur. Konuşmaz, bildiğini paylaşmaz; görür, hisseder ve fark eder. Ve paylaşımını bu bütünlük içinde yapar. Her an, her nefes bir keşif, her sessizlik bir bilgelik taşır. Ve en önemlisi: Fark etmek, bir yol değil; varoluşun kendisidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.