Gazeteci kılığındaki gazeteciler!

NACİ SAPAN

Gazetecilik çok geniş bir toplumsal ve ahlaki yükümlülüktür. Bildiğimiz ‘mevcutlu’ gazeteciler bu kapsamın dışındadır. Bunlar bu iki kavrama da yabancılar. İdamı ve zindanları adres gösterene gazeteci denir mi? Bunlar açıktan tetikçi. Bir de gizli tetikçiler var. Paraya ve saraya endeksli ‘gazeteci’ kılığında gazetecilik yapan güruh, yasama, yürütme ve yargının görev alanlarına ‘tecavüz’ ederek ülkeye, topluma zarar verdikleri gibi saraya ve iktidara da zarar vermeye devam ediyorlar. Özellikle de seçim dönemlerinde pervasızlıklarına tavan yaptıran bu gazeteci kılığındaki gazetecilerin, iktidarı savunan yurttaşların vicdanlarında mahkûm edildiklerine de tanıklık ediyoruz.

Bir toplumda bilgi akışı engellendiğinde ‘karanlık çöker’ endişe yükselir. Beyaza kara, karaya beyaz diyebilecek kadar kendilerini toplum vicdanında mahkûm ettirme gayretinde ısrarcı olan bu güruhun aynı zamanda iktidara kaybettirme gibi bir rolü üstlendiklerinin farkında olmadıklarını da görüyoruz. Kaybedilen ya da kazanılan alanın demokrasinin vazgeçilmezi olarak algıladığımız sandıklar olduğunu gündem dışı tutan bu gazeteci kılığındaki gazeteciler, gerçek gazetecilerin değer verdiği vicdan konusunu da hafife alıyorlar.

**

45 yıllık gazetecilik yaşamımda, tetikçilik yapan, gazetecilik vicdanını pazarlayanlara tanıklık ettim, ancak bu dönem tanıklık ettiklerimizin eline su dökemeyecekleri gerçeğini buradan belirtmeden geçemeyeceğim. Gazeteciyi denetleyen kurumunun halk/halklar olduğu bilincinin yerleşik olduğu dönemde gazetecilik yaptığım için çok mutluyum. Halkın denetleme korkusunun hâkim olduğu gazetecilik anlayışının varlık dönemi, gazetecinin vicdanının hak, hukuk, adalet duyguları ile kendini denetlediği bir dönemdi. Sabah evimizden çıktığımızda, sokaklarda halkın içinde dolaştığımızda yaptığımız haberden/haberlerden dolayı çevremizdeki bireylerin bize bakış açısını kendi içimizde değerlendirerek ya da tartışarak ölçümleme gibi bir sorumluluk duygusunun ‘esiri’ gibiydik.

Denetleme kurumu olarak kabullendiğimiz halkın vicdanındaki ‘esaret’, iyi işler yapıldığında özgürlüğe açık kapıların varlığına işaret ettiği için sorumluluğumuzu daha da pekiştiren bir durumdu. Yazılı olmayan ancak, karşılıklı imzalanmış bir sorumluluk akdi gibi bir durum söz konusuydu. Karşılıklı kabullenmiş sözlü bir manifesto gibi. Bu durum gazetecinin saygınlığının teyidiydi. Hala bunu yapanlar var, o nedenle ‘böyle bir durum vardı, geçmişte kaldı’ demek istemiyorum. Gerçekten gazetecilik yaptıkları için cezaevlerinde yıllardır yatan gazetecilerin varlığı, onları dışarıdan destekleyen, sahip çıkan gazetecilerin direnci, gazeteci kılığında gazetecilik yapanlar için hala doğal bir tehdit!

Naci Sapan

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.