Geleceğin mimarları çocuklarımız

Nesrin Erdoğmuş

Evvelsi gün rutin yürüyüşlerimden birinden dönüyordum. Yolda dört gence rastladım.

Yaşları en fazla on üç on dört yaşlarındaydı.

Birbirleriyle el kol hareketi yaparak, gülüp konuşarak yürüyorlardı.

Baktım bir tanesinin elinde mandalina soyup kabuklarını da yere atıyor.

Bu durumu farketmemle beraber gençler  neden mandalinanın kabuğunu soyup yere atıyorsunuz dedim.

Mandalinayı soyup yere atan delikanlı hiç oralı bile olmadı.

Yanındaki arkadaşlarından biri hemen yerden soyulmuş mandalina kabuklarını almaya başladı.

Baktım az ilerdeki çöp kutusuna kabukları attı.

Hatta biraz da mahçup bir edayla arkasına dönüp bana baktı.

Hemen aferim oğlum bak işte böyle çevremizi temiz tutalım deyip yürümeye başladım.

Ama  mandalinayı soyup yere atan delikanlı hala her şeye kayıtsız olarak bakıyordu.

Bir başka gün sitemizin içinde bir akşam üzeri yürüyorum.

Yaşı en fazla dört yaşındaki bir kız çocuğu, çocuk parkından hızla uzaklaşan abisi olduğum kanısına vardığım, yaşı en fazla yedi veya sekiz yaşındaki çocuğun arkasından ağlıyor.

Abi beni bekle

Bekle beni ne olursun diyor.

Resmen abinin onu beklemesi için yalvarıyor.

Ama abi hala dönüp arkasına bile bakmadan çocuk parkından koşup kendi binalarına doğru yürüyor.

Yine dayanamadım.

Oğlan çocuğuna oğlum neden kız kardeşını ağlatıyorsun bak nasıl ağlıyor yalvarıyor beni bekle diye.

Biraz dur ve bekle kardeşin gelsin beraber binaya girip evinizin katına çıkarsınız dedim.

Abi dönüp bana demez mi ?

Siz ne karışıyorsunuz ?

Şaşırdım.

Şaşkınlıktan o an ne diyeceğimi de bilemedim .

Bu arada o küçük kız çocuğu abisine yetişmiş ağlaması da kesilmişti.

Oğlum ayıp değil mi büyüklerine insan böyle davranmaz ki ama deyince ;

Siz  benim kardeşimle olan işimize ne karışıyorsunuz deyip, kardeşinin önünde ilerleyip kendi binalarına girmek için hızla yürüdü.

Şöyle bir çocuklara baktım.

Çocukların giyim kuşamlarından belli ki maddi durumları iyi, halleri vakitleri yerinde bir ailenin çocukları. Çocuklarının konuşma şivelerinden de eğitimleri olan bir ailenin çocukları oldukları hemen farkediliyordu.

Nutkum tutuldu.

Evet ;

Teknoloji çocuklarıyla aramızda çok büyük bir jenerasyon farklılığı var doğrudur. Bizler geleneklerimize göre büyüklerimize her ne olursa olsun saygılı davranmak zorundaydık. Çünkü bizlere ailelerimiz tarafından bunlar öğütlenmişti.

Saygılı  çocuklar olarak büyüdük.

Ama bizler de her ne şartlarda olursa olsun , hangi jenerasyonda olursa olsun çocuklarımıza saygıyı öğretme de asla geç kalmış sayılmazdık.

Saygı olduktan sonra sevginin olmaması diye hiç bir şey bu hayatta yoktur bunu da iyi biliyorduk.

Sevgili Anne Babalar  ve Ebeveynler ;

Çocuklarınızı yetiştirirken onlara büyüklere karşı saygılı, güzel usluplu olmayı öğretiniz.

Ukala, hazır cevap çocuklar belki çocukken kendilerini koruyormuş, ezilmiyormuş çocuklar olarak gözleriniz karşısında büyürken hoşunuza gidiyor olabilir.

Ama hakkını korumak , hazır cevap olmak saygı değerlerini bilmeden büyümek ileri ki yaşlarda hoş olmayan durumlar yaratacaktır.

Onun için bunların ayrımını ayırt edip, çocuklarımıza doğruyu, yanlışı yerinde öğretelim.

Zamanını etkin kullanmayı, verimli çalışmalar için çevreyi, doğayı iyi gözlemlemelerini , her insanın yaşamlarının farklı bir biçimde geliştiklerini düşünerek, herkesin ayrı ayrı hikayelerini olduklarını bilmelerini öğütlemeliyiz.

En etkili öğrenim kaynağının insan olduğunu düşünerek, çevrelerindeki insanların deneyimlerinden faydalanmasını öğrenmelerini öğütlemeliyiz.

Geleceğin mimarları olan çocuklarımızın saygılı, doğru, çalışkan, ilkeli insan olabilmeleri için bu gibi duyguları ruhlarına aşılamalıyız.

Yarın belki çok geç kalınmış olabilir.

SEVGİLERİMLE

Nesrin Erdoğmuş