Görecelilik, değişim, yenilenme, kıvamına gelme, olgunluk ve hayat! (2)

Aydın Alp

 Ressamlar, aynı manzaraya bakıyor, farklı tablolar ortaya çıkarıyor! Bu, bizi şaşırtmıyor! Orijinallik budur diyoruz. İnsanlar da aynı olayları farklı yorumlayabiliyor! Bu da doğaldır diyoruz.

Bir film vardı: Aynı olayı yaşamış üç kişi anlatıyordu ve farklı anlatıyordu! Buraya kadar her şey normal! Çünkü her insan farklı yaşar ve farklı biçimlenir! Öznellik budur. Tamam da öznellik; özne olmaktan, birey olmaktan; yani iradesi olan bir canlı olmaktan geçer! Omurgasız olmak, duyargasız olmak; öznellik değil, ‘’nesne’’ olmaktır. Eşyalaşmak, metalaşmak, kullanılır bir aparat olmak demektir. Ve bu durum,  sadece ‘’kara cahil’’ insanlara özgü de değil. Dünyaya karşı savı olduklarını söyleyen ‘’izm’’li birçok insan da değişime direnme bakımından aynıdırlar! Sadece papağanlara mı belletilir bazı sözler? Papağanvari insanlar ülkemizde sayıca çok fazla ne yazık ki!  

SERZENİŞ

Diyarbakır’ımın nazlı göğünde uçsam

ayakları yere basmıyor diye yererler

dicle’min güzel suları üzerinde yürüsem

yüzmeyi dahi bilmiyor derler

ağzımla kuş tutsam

kuşları bile “ sazan” bellerler

oysa ve tabi ki

ne gökte uçtuğum var

ne suda yürüdüğüm

düz yolda bile tökezlediğim oluyor

ağzımla kuş tutma bir yana

gözlerim de artık iyi seçemiyor

ne böylesi maharetlerim var

ne de böylesi isteklerim

şairim ama sonuna kadar

ve Diyarbakır surları kadar Diyarbakırlı

ve kralına eyvallahım yok

ve güzel insanların sığınağı

budur kıskançlıktan kudurmalara sebep

ve şiirlerim

vahşetin sultasında bile pes etmemiş

sonuna kadar güvendiğim yüreğimin vuruşları

özlemlerimi ve düşlerimi

yaşatırım yaşadıklarımı da

hüzün ve başkaldırı

gözyaşları ve kahkaha

çırılçıplak bir aşk ve özgürlük

merhamet ve vicdan

ve kalbimde üzerine titrediğim sevda

çiçeklerin bile incinmeyeceği bir dünya

evet, ne gökte uçtuğum var

ne suda yürüdüğüm

ne de ağzımla kuş tuttuğum

ne böylesi maharetlerim var

ne de böylesi isteklerim

koşullar ama ne olursa olsun

insanların içi hain olmasın da isterim

AYDIN ALP

YALNIZ DÜŞENLERE AĞIT – DİCLEM SAHAF YAYINLARI – 2007

RUHLAR MAHŞERİ  (TOPLU ŞİİRLER)  –  J&J YAYINLARI  - 2015

Sözünü ettiğim toplumsal değişim, bir çırpıda olacak bir şey değil! Müthiş bir katılaşma var. Irkçılık ve fanatizm, devasa araçlarla yüzyıllardır topluma pompalanmış durmuş. Kanser gibi olan bu illet, toplumun bütün gözeneklerine işlemiş. Bu katılaşma, Osmanlıdan bu yana; yüzyıllardır süregeliyor. Birey olmak, özgür düşünmek; yasak! Teba (sürü) olmak ve tabi olmak (itaat) var! Birey olursan, özgür düşünürsen ve vatandaşlık hakkını savunursan; uluyan kurtların önüne atılırsın! Hem bunlar dört ayaklı kurtların doğallığında olanlar da değil! Bunlar ‘’ Hazır ırzını vermeye/ Yiğitler vuruldukça’’ tiplerdir. Asosyal ve uşak ruhludurlar. Para ve güç için, her şeylerini verirler! Tasmaları, asıl suçluların elinde. Kan dökme parolaları, ‘’Atıl kurt’’tur!

1990'lı yıllardı. Okulda teneffüsteydik. Tarih hocası bana çocuklara okutulan tarih kitabından o günkü işlediği bir sayfayı okudu. Okuduğum sayfada Osmanlı ordusu düşman tarafından bozguna uğratılıyor. Bir tepeden bunu gören padişah bilmem kaç batmanlık gürzünü, ki o gürzü onun dışında kimse yerden kaldıramıyormuş, o gün bu ağırlığın yanılmıyorsam 300 kilo olduğu söylenmişti, savurarak düşman ordusuna saldırıyor ve düşman ordusunu kaçırtıyormuş! Okulda bilim olarak tarih dersinde, öğrencilere bilim olarak öğretilen tarih... Tarih hocası da bana okurken kıs kıs gülüyordu. Kimse duysun istemiyordu; çünkü buna karşı çıkmak yasaktı! Ve o günlerde ne yazık ki eminim bugünlerde de öyle, 'karanlığa su taşıyan' gönüllü yaratıklar vardı. "Dert çok, hemdert yok!" Alçaklıklar bir çözülse ‘’kağnı ağırlığıyla ilerleyen’’ süreç, birden kanatlanır! Çözülme başlandı! Çözülme başlandı da toparlayacak güç, ortalıkta görünmüyor! Lokomotif, önemli!

21, yüzyıla ait bir toplum olmaktan çıktık. Toplumsal hiçbir dayanağımız yok. Bütün kurumlar, yok edildi: İsmi var, cismi yok! Koyu bir savaş psikolojisi hüküm sürüyor! Bu karanlık tünelden nasıl çıkacağız? Ölüme koşullanan bir toplum olduk. Bugünden yarına 'silkineceğimiz' de yok!

Yıllar önce Vietnam savaşıyla ilgili bir film izlemiştim. Asker Vietnam cehenneminden eve dönmüş. Bir meyhanedeyken yanına bir arkadaşı sokuluyor. Vietnam da savaş nasıldı, diyor. Yanıt, Allah kahretsin, oluyor. Üçüncü kez sorduğunda yanıt yine Allah kahretsin oluyor. Üç kez sorup da istediği yanıtı alamayan adam da bardağını kaldırıyor ve arkadaşına 'Allah kahretsin'in şerefine, diyordu! Bizim toplumsal kumaşımız kötü dokunmuş. Sen özgür bir yürekle barış, adalet, huzur, üretme, bölüşme, sevgi desen, mutlaka bir yerlere çekiştirilir. Umarım bu cendereden bir an evvel çıkarız. Coronaya da, coronalı düzenlere de lanet olsun!

Yokluk, yoksulluk ve kaygılar içinde kıvranan bir topluma dönüştük! Ne sanat ne eğlence ne aşklar ne kahkahalar... Bakın bu ışıltılı sözcükler, bize bile abes gelmeye başladı. Varsa yoksa ölüm! Ölümler ardı ardına! Mutlak değişmeli bu lanet, faşizan toplumsal yapımız! Çürüme, başka ülkelere bile sirayet ediyor! Barış ve demokrasi hemen şimdi!

Değişim, insan onuruna yaraşır bir yaşam amaçlandığında başlar. Tarih de yeni ve objektif bir bakışla ele alınır. Ve toplumun yokluğundan kavrulduğu bengisular, özgürlükler, güzellikler; o zaman bir şelale olarak çağlar.

Toplumu havalandırmak gerekiyor! Tamam, ekonomi bir çırpıda düzelmez; ama insanların tutunacağı dallara ihtiyacı var. Toplumsal dönüşümün olabileceğine inanç olmalı. Toplumsal kesimlerin birbirini anlamalarına ve onların birbiriyle dayanışmalarına ihtiyaç var. Temiz toplum için empati çok önemli; umut ve sevgi de!

TYT ve AYT sınavlarına girmiş öğrencilerin hepsini kutluyorum. Gençliğin özlemlerinin bir bir gerçekleşeceği ve onlara yaraşır bir gelecek diliyorum. Sevgiler, saygılarımla… AYDIN ALP

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.