Görmemişliğin nirvanasındaki rezalet: Şatafatlı düğünler

Murat Araz

Memlekette düğünler vardı eskiden…

Bir avuç dost, birkaç tepsi yemek, davul-zurna eşliğinde samimi bir eğlence. Ne borç vardı ne israf. İnsanlar mutluluğu paylaşır, sevinci çoğaltırdı. Bugünse düğün dediğimiz şey; mutluluğun değil, şatafatın ve görmemişliğin gövde gösterisine dönmüş durumda.

Daha kız isteme töreninden başlıyor gösteri. Meşaleler, konvoylar, havai fişekler… Adeta fetih kutlaması yapılıyor. Oysa ortada ne kazanılmış bir savaş var ne de fethedilmiş toprak. Sadece iki insanın hayatlarına dair verdikleri mütevazı bir karar. Ama o karar bile görgüsüzlüğün gölgesinde kayboluyor.

Nişan törenleri de farklı değil. Sade bir söz kesme yerine; büyük masraflar, abartılı süslemeler, şatafatlı ikramlar… Daha yolun başında aileler borç defterini açıyor. Gösteriş uğruna yapılan bu savurganlık, akıl ve mantığın çoktan geride bırakıldığının en net işareti.

Asıl büyük israf düğün günü yaşanıyor. Kuaförlere, gelinliklere, salonlara ödenen yüklü paralar, “özel gün” bahanesiyle akıl almaz boyutlara ulaşıyor. Düğün salonlarında çöpe giden yemekler, cebine yapışan işletmeciler ve sonu gelmeyen harcamalar… Hepsi bir sömürü zincirine dönüşüyor.

Bu sürecin en tuhaf kısmı ise takı merasimi. Bir mutluluk anı olması gerekirken, sosyal medyada canlı yayınlarla adeta bir “servet sayımı” yapılıyor. Kimin ne taktığı, kaç gram altın verdiği herkesin gözü önünde. Mahremiyet ve zarafet yerini hoyrat bir gösteriş pazarına bırakıyor.

Salon çıkışında konvoy rezaleti başlıyor. Kornalarla inleyen sokaklar, kilitlenen trafik… Şehir düzeni hiçe sayılıyor. Final sahnesi ise damadın evinin önünde. Gece yarısı başlayan gürültü, sabaha kadar süren bağırış çağırış, yüksek sesli müzik… Yaşlısı, hastası, bebeği olan veya acısı olan hiç kimse umursanmıyor. Havai fişeklerle kirletilen gökyüzü, korkudan ürperen hayvanlar, havaya sıkılan silahlarla ölüme davetiye çıkaran bir cahillik…

Toplum düzenini bozan, çevreyi kirleten, insan hayatını hiçe sayan bu taşkınlıklara karşı ciddi hiçbir yaptırım uygulanmıyor, yapılan tüm bu kuralsızlıklar cezasız bırakılıyor ve adeta bu süreç gizli bir el tarafından teşvik ediliyor. Kısacası yetkililerin sessizliği, yerel yönetimlerin müdahalesizliği bu rezaletlerin büyüyerek devam etmesine zemin hazırlıyor.

Düğün adı altında yapılan bu şatafat ve görgüsüzlük kültürü sadece aileleri borç batağına sürüklemiyor. Aynı zamanda toplumun huzurunu bozuyor, doğanın dengesini altüst ediyor, geleceğimizden çalıyor.

Düğün, mutluluğun ve sadeliğin sembolü olmalıydı. Oysa bugün geldiğimiz nokta; bir toplumsal hastalığın, görgüsüzlüğün ve israfın sahnesinden ibaret. Eğer bu kültür değişmezse, düğünler sadece evliliklerin değil, toplumsal değerlerimizin de cenaze töreni olmaya devam edecek.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.