Güzel bir günde, baharı görmek ve görebilmek

NACİ SAPAN

İnternette geziniyorum, gözüme hoş bir hikâye takılıyor.

O kadar çok şey anlatıyor ki;

İnsanların kendini ifade etme biçiminden tutun, iletişime ve karşısındakini etkilemeye kadar uzanan bir hikâye.

Görüp, görmeme yâda görememe meselesine yönelik bir hikâye.

 

Görmeyenlerle, gördüğü halde, görmemekte ısrarlı olanlara uzanan bir hikâye. Kısa, ama öz bir hikâye. Görmek isteyenler için ise, uzun ve anlamlı bir hikâye. 

 

Hikâye şöyle;

Bir bahar günü, kör bir adam dilencilik yapıyormuş.

Dizlerinin dibine bir tabela koymuş.

Üzerinde "DOĞUŞTAN KÖR" yazılı imiş.

Herkes dilencinin önünden geçip gidiyormuş.

Bir reklâmcı bunu görmüş.

Tabelayı almış arkasına bir şeyler yazmış, olduğu yere tekrar bırakmış.

Ne olduysa olmuş... Gelip geçen ve bu tabeladaki yeni yazıyı okuyan herkes, başlamış dilencinin önündeki şapkaya, para atmaya... Bir cümle yetmiş, onca kişiyi etkilemeye ve dilencinin şapkasının kısa sürede ağzına kadar parayla dolup taşmasına...

Reklâmcının yazdığı yazı şöyle;


"GÜZEL BİR BAHAR GÜNÜ...

AMA BEN BAHARI GÖRMÜYORUM..."

 

Kendini ifade etme biçimini çok net anlatımla yansıtan bir hikâye. Reklâmcının ince zekâsı ile buluşan, insanları etkileyen bir hikâye. Kendini ifade etmede iletişimin ne kadar önemli olduğunu, reklâmcının yazdığı iki cümlede yakalamak mümkün.

 

Görmeyen birinin üzerinden anlatılan bu hikâye, aslında görenler için daha büyük bir anlam ifade ediyor. Daha doğrusu, gördüğü halde görmek istemeyenler açısından desek yeridir.

 

Gören gözlerle baharı, baharları yaşayan bizler, yaşadığımız baharı hayatımıza indirgeyebiliyor muyuz?

 

Gördüğümüz halde görmemekte ısrar eden bizler, bu davranışlarımızla iletişimsizlikten kaynaklı kendimizi ifade etme zorluğu ile karşı karşıya değil miyiz?

Aynen öyle.

Kendini ifade edememek ve iletişimsizlik, birilerinin arkasından konuşmayı, dedikoduyu, hak etmediği iftiraları da peşinden sürüklüyor. Toplumumuzdaki en büyük sıkıntıda bu zaten.

İletişimsizlik ve olaya kör gözle bakmak.

 

Asıl doğuştan kör olanlar, gözleri gördüğü halde bu mantıkta olanlardır elbette. Doğru olan, onların tabelasını değiştirmektir. Ama hangisine yetişeceğiz ki; tabelası değişmesi gereken o kadar çok adam var ki.

Doğuştan kör olmadığı halde, bunda ısrar edenlerin sayısı da giderek artıyor.

 

Görme özürlü dostlardan özür diliyorum.

Sadece onların üzerinden bir hikâye anlatmak istedim.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.