Hangi dünya? Kimin dünyası?

NACİ SAPAN

Yazı için dosya açıp tarih yazınca ‘dünyaya merhaba’ dediğim güne rastladım dün sabah.

2 ağustos 1958, yani bugün.

Sonrası, filim şeridi.

Kurşunlu camiye çapraz yerde duran doğduğum ev ve mahalle, Süleyman Nazif İlkokulu, orada okurken kaybettiğim babam, 30 yaşında dul kalan ve bizimle birlikte yaşam mücadelesi vererek kollayan annem, daha sonra büyüdüğüm okulun duvarına bitişik evimiz, Müslüman, Ermeni, Süryani, Alevilerden müteşekkil güzel komşuluklarımız.

Bedri Ayseli’nin ‘sıra sıra faytonlar’ hatırlatması yaptığı Hançepek’te karşılıklı kahvehanelerinin önündeki kürsülerde oturanların bıraktığı orta boşluktan yürürken mahallenin bıçkın delikanlılarının sağ ellerini sol göğüslerine vurarak merhabayı saygıyla buluşturdukları çay içmeye davet ritüellerindeki samimi pozisyon alışlarına, davete icabetin delikanlılıktaki raconun ilk maddelerine tekabül ettiği o yıllara gittim.

Daha sonrası Ziya Gökalp Ortaokulu.

Surların dışı ile ciddi tanışıklığımızın başladığı o yıllar. Subay şapkası benzeri zorunlu taktığımız şapkaların altındaki asker tıraşlı hallerimiz ve sistemin ceberut anlayışına dayalı eğitim biçiminin izleri hala kafada diri vaziyette duruyor.

Diyarbakır Lisesi ve gazetecilik mesleğine bulaştığımız yıllar geliyor ardından. 1970-75’li yıllar. 78-80 SBF’li yıllar ve ardından yine gazetecilik. 56 yıllık yaşamın içine sığdırılmış çok şey var aslında ancak hangilerini buraya sığdırabilirim ki?

2 Ağustos kendini hatırlatınca, hayatımın ilk yılları daha anlamlı geldiği için oradan hatırlamalar oldu sanırım. Daha sağlıklı yıllar olduğu içindir belki de. Sonradan, hatta yakın tarihlerde yediğim kazıkları anlatmanın hiçbir değerinin olmadığına kanaat getirdiğimden dolayıdır ki sizleri germek istemiyorum.

Hançepekte sağ elini sol göğsüne vurarak çay içmeye davet eden kentin delikanlıları ve delikanlılığı ile yarışamayacak kadar basitleşen ilişkiler yumağından söz etmenin ne anlamı olabilir ki?

Biz belleğimize onları yazdık, eski Diyarbakır’ı yazdık.

Yeni ilişkiler birbirini kandıranların olsun.

Gece karanlıkta anlaşıp, gündüz birbirleriyle kavgalı görünenlerin dünyasından uzak bir dünya olsun bizimki.

Dünyanın sonu mu?

Vallahi değil

Onlar kendileri ile sınırlı bir dünyanın neferliğini seçenlerden oldular.

Biz, bizden sonraki nesillerin dünyasına hoş bir seda bırakanlardan olacağız.

Hangi dünya?

İkinci şıktaki daha değerli, daha insani değil mi?

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.