HİKAYENİN YÜKÜ -4-

Bêjdar Ro Amed

Kendini Dönüştürerek ve Yok Sayarak Bakabilmek

Anlamak… Göründüğünden çok daha sessiz, çok daha sarsıcı bir eylemdir. Çünkü gerçek anlamak, karşıdakinin deneyimini kelimelerle kavramaya çalışmak değil; o deneyimin varoluşunu, kendi varlığını araya koymadan duyumsayabilmektir. Bunun içinse sadece empati yetmez. Anlamak, kendini dönüştürmeyi; hatta o anda, kendini yok saymayı gerektirir.

Merkeze Koymak

İnsan genellikle anlamaya çalışırken fark etmeden kendini merkeze koyar. “Ben olsaydım ne hissederdim?”, “Ben de böyle bir şey yaşamıştım,” diyerek özdeşlik kurmaya çalışır. Ama özdeşlik, çoğu zaman bir üç engeldir. Çünkü kişinin kendi hikâyesi, kendinden başka kimseye tam anlamıyla benzemez. Başka bir yaşamı kendi deneyimi üzerinden anlamlandırmak, onu yeniden kurmak olur; olduğu gibi görmek değil.

Benzerlik Üzerinden Değil…

Gerçek anlamak, benzerlik üzerinden değil, dönüşüm üzerinden gerçekleşir. Kendi duygularını, kalıplarını, yüklerini bir kenara bırakıp, bambaşka bir varoluşun alanına adım atmayı ister. Ve bu adım, aynı kâğıttan geçmeden de mümkündür. Çünkü anlayışın özü, paylaşılmış hikâyelerde değil; çıplak bir açıklıkta yatar.

Açıklık ve Dönüşmek

Ama bu açıklık, bir boşluk değil; dönüşmüş bir bilinçtir. İçinde “ben”in sesi azalır, hükmetme arzusu susar, yargı çeker gider. Anlamaya yönelmiş bir zihin değil, sessizce tanıklık eden bir varlık kalır geriye. O varlık artık bir özne değil; karşısındakinin varlığına yer açan bir alan gibidir. İşte anlamak tam burada başlar.

Anlamak, kendini dönüştürerek ve yok sayarak bakabilmektir. Çünkü her “ben” varsayımı, karşıdakine dönük bir perdeye dönüşür. Anlamanın keskinliği, bu perdenin kalktığı anlarda ortaya çıkar. Ve o anlarda bir tür çıplaklık yaşanır — karşıdakinin duygusu kadar kendi çıplaklığın da görünür olur. Bu nedenle anlamak, hem ötekine hem kendine dair büyük bir açıklık ister.

Açıklık…

Bu açıklıkta insanlar birbirine benzemez; gerekmez de. Çünkü hakiki temas, benzerlikte değil, varoluşsal açıklıkta gerçekleşir. Aynı kâğıttan geçmeden de insan anlayabilir. Çünkü bazen en derin anlayış, hiç yaşanmamış bir şeye sessizce tanık olabilmektir. Ve bu tanıklık, bilgiyle değil; sezgiyle, duyarlılıkla ve dönüşmüş bir bilinçle olur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.