İç Kale Ve Diyarbakır

Fatih Yokuş

İç Kale İran'lı bilgin Nasır-ı Husrev 1046 da şehrimize gelmiş ve Diyarbakır Kalesi için şöyle demiştir. "Ben dünyanın dört bucağında Arap, Acem, Hint ve Türk memleketlerinde birçok kentler ve kaleler gördüm fakat yeryüzünde hiçbir ülkede Âmid kentinin kalesine benzer bir kale ne gördüm nede gördüm diyeni duydum." (Dr.Adil tekin Anadolu tar.tas. yaz. Kent.)
Diyarbakır Kalesi kentin doğusunu sınırlandıran ve Dicle yatağından yüz metre yükseklikte bulunan Fıs kayası adlı sarp kayalığın üstünde kurulmuştur.

İçkale kısmı oldukça sınırlı bir bölgede Huriler zamanda bir kale yapıldığı, yüzey araştırmalarında bulunan malzemelerde anlaşılmaktadır. Kentin ne zaman kurulduğu hakkında kesin bir bilgi yok tur.
 Ancak Evliya çelebi; Amalak kızlarından olan Melike, iman ettiği için Hz. Yunus (as) öğretimi ile şimdiki İçkale' yi, sert kara taştan fis Kayası'nda ilk kaleyi inşa ettiğini söylemektedir.
Kalenin yapısına bakıldığında kalkan balığını biçiminde olması bunu doğrular     niteliktedir.
Evliya çelebi 1065 (1655) Seyahatname de:
"Diyarbakır Kalesi çok yüksekten Dicle nehrine hakim olan ve Kız Kayası denilen yüksek bir tepenin üzerine siyah taşlarla inşa edilmiştir... kalenin zirvesinin altında Kız mağaraları bulunur... Paşanın oturduğu hisarda da bir kapı var. Bu kapı doğuya, Dicle tarafına açılır ve Oğrun (gizli) kapısı denir. Fazla kullanılmayan bir geçittir."
 Yazar kaleyi, pek çok odası, salonu, banyosu, havuzu ve çeşmesi bulunan ve pencereleri ve balkonları Dicle'ye bakan, muhteşem bir manzarası olan devasa hisarı tasvir eder. "İçinde antik üslupta çok renkli resimler bulunan ve belki ancak Kahire'de Kalavun'da görülebilecek eski salonu geçmiş zamanın sultanları tarafından yapılmıştır. (Ev. Çelen. Sey. İstanbul 1314 ll., lV, s 29, Amida kitap 31)
Kur'an da adından açıkça dört defa ismi anılan Hz. Yunus (as) peygamberimiz MÖ Vlll yüzyılda peygamber olarak gönderildiği, Asurların Dicle Nehrinin doğu yakası bulunan başkentleri Ninova şehrinde ve ll Yereboam devrinde yaşadığı tahmin edilmektedir.(M. Ali sabuni, Peygamberler tari. İst. S. 676; Yiğit Pey. Tar.say. 550; dini değ Diyarbakır bir. Bol 39)
Hz. Yunus (as) otuz üç yıl kavmini hakka davet etmiş sadece iki kişini iman etmiştir. Bunun üzerine kavminin ıslah olmayacağını düşünüp kızgınlıkla ülkesini terk etmiş, münzevi bir hayat sürdürmüş ve bu halde iken vefat etmiştir. (Köksal peygam. Tar ll. 148)
Hz. Yunus(as) makamı (bir sure kaldığı yer) Diyarbakır Kalesi'nin kurulduğu Fıs mağaralarında dır.

Bediüzzaman Hz. Yunus (as) hakında “Hazret-i Yunus İbn-i Metta Alâ Nebiyyina ve Aleyhissalâtü Vesselâm'ın münacatı, en azîm bir münacattır ve en mühim bir vesile-i icabe-i duadır. Hazret-i Yunus Aleyhisselâm'ın kıssa-i meşhuresinin hülâsası: Denize atılmış, büyük bir balık onu yutmuş. Deniz fırtınalı ve gece dağdağalı ve karanlık ve her taraftan ümid kesik bir vaziyette

ﻟﺎَٓ ﺍِﻟَﻪَ ﺍِﻟﺎَّٓ ﺍَﻧْﺖَ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﺍِﻧِّﻰ ﻛُﻨْﺖُ ﻣِﻦَ ﺍﻟﻈَّﺎﻟِﻤِﻴﻦَ
münacatı, ona sür'aten vasıta-i necat olmuştur.
Lemalar - 5
Evliya çelebi; Eski Musul da oturan Hz. Yunus (as)in, o bölgenin halkına Hak dine çağırdığını, imana gelmemeleri üzerine üzülüp Musul halkına bedua edince eski Musul'un harap olduğunu, daha sonra Âmid e geldiğini halkın tamamının mucize istemeden Müslüman olmasına sevinerek:

"İliniz bayındır, halkınız devamlı sevinçli ve neşeli, bütün çoluk çocuğunuz uzun ömürlü, soyu ve doğru yolda olasın" diye dua ettiğini ve Fıs kayası denilen yerde bulunan mağaralarda yedi yıl ikamet ettiğini yazmaktadır.
Roma İmparatorluğu'undan Osmanlı İmparatorluğuna kadar kentim gördüğü bütün devirlerin izlerini ve yazıtlarını üzerinde taşıyan Diyarbakır iç Kalesini A. Gabriel, "Tek başına bir yazıtlar müzesi" olarak nitelemektedir.
İç kalede yığma bir tepe vardır buraya Viran-Kale denilmekte..
Binyıllar içinde; Hurri-Mitanniler, Urartular, Persler, Romalılar, Selevkoslar, Partlar, Büyük Tigranlar, Araplar, Emeviler, Abbasiler, Şeyhoğulları, Mervaniler, İnaloğulları, Nisanoğulları, Selçuklular, Artuklular, Eyyübiler, İlhanlılar, Diyarbakır tarihine izler bırakmışlardır.
349 yılında Roman İmparatoru Constantius şehrin etrafını surlarla çevirerek ve sürekli saldırılarla zedelenen kaleyi yeniden tamir ve tahkim etmiştir.
Bu dönemde, Mardin Kapısından Yeni kapıya ve buradan Dağ kapısına kadar uzayan kısmı olan surları inşa edilmiştir. Bu yeni surlarla şehir genişleyince iç kale, iç kale durumuna gelmiştir. (Diyarbakır tarihi şevket Beysanoglu l cilt 133)
Bir peygamber duasını alan Âmid yani günümüz adıyla Diyarbakır o günden günümüze kadar çalkantılar, sıkıntılar ve acı olaylar yaşamış ancak yıkılmamış tekrar ayağa kalkmasını hep bilmiştir.
Diyarbakır her dem bölgesinde güvenli ve huzurlu bir yer olmuştur.
Diyarbakır'ın İlk yerleşim ve kalesi olan iç kale maalesef günümüzde hak ettiği biçimde olmadığı bazı çalışmalar yapılmış olsa da yeterli seviyede değildir.
Bir açık müze olan iç kale bu özelliğine tekrar kavuşmasını arzu etmekteyim.
Diyarbakır'mizi tanıtmaya devam edeceğim desteğinizi öneri ve görüşlerinizi bekliyorum.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.