İÇSEL AŞKIN MİMARİSİ

Bêjdar Ro Amed

Hiç fark ettin mi… Bazen aşkı bulmak için dışarıya bakıyoruz; birine, bir bakışa, bir hisse, bir tamamlanmışlık arayışına. Ve o arayışta çoğu zaman kendi kalbimizi atlıyoruz. Oysa aşk, dışarıdan gelen bir şey değil; kalbin kendi içinde kurduğu bir mimaridir. Ve kalp dediğimiz şey, bedenin içindeki organ değil; hakikatin evi, ruhun sesi, içindeki en sahici yer. Gerçek aşk, dışarıdan içeriye doğru gelmez, içeriden dışarıya doğru taşar ve bu taşma bir duygu patlaması değil, içsel mimarisini hatırlamış bir varlığın doğal hâlidir.

Temel: Kendine Dokunmak

Her yapı önce temelle başlar. İçsel aşkın temeli ise “kendini hissetmektir.” Peki kendini gerçekten hissedebiliyor musun? Bir başkasının sana ne yaşattığı üzerinden değil; senin kendine ne kadar temas edebildiğin üzerinden. Kendini hissetmek, varlığının tenine değebilmek, içindeki ince sesi duyabilmek ve hiçbir kelimeye ihtiyaç duymadan kendine şahit olabilmek demektir. Bu temel atılmadan kurulan her aşk kısa ömürlüdür, çünkü içeride inşa edilmeyen aşk dışarıda tutunamaz. Bir başkasından gelen sevgi, önce onun kendi içinde tamamlanmış olması ve senin kendi içinde bütünleşmiş olman gerekir; aksi halde o sevgi gerçek anlamda yerleşemez. İçsel aşkın ilk tuğlası: ‘Ben varım… ve ben kendimi keşfediyor ve dokunuyorum.

Kalbin Mekânı: İç Bahçe

Kalp sadece kan taşımaz; hakikati taşır. Kalbin iç bahçesi vardır ve burası senin öz alanındır, kimsenin girmediği, giremediği en derin yerin. Bu bahçe bazen öfkeyle dolar, bazen suçlulukla, bazen kırgınlıkla, bazen yorgunlukla; ve biz çoğu zaman bu bahçeyi kapatırız. Kilitler, üstüne perde çeker, “burada bir şey yok” deriz. Ama iç bahçe kapalı kaldıkça aşk orada yeşeremez; toprak nefes almadığında çiçek açmaz. Kalbin temizlendikçe içindeki yer açılır ve o bahçede filizlenen her sevgi önce seni koklar, sonra dünyaya yayılır. Bu bahçeyi sulayan su mu? Kendinle kurduğun saf temas.

Sütunlar: Seni Ayakta Tutan Üç Anlam

İçsel aşkın ayakta durması için üç sütuna ihtiyacı var: Öz Bilinç, Öz Şefkat, Öz Güven.

Öz Bilinç: Kendini Hak Eder Bulmak

Sadece var olduğun için değerli olduğunu görmek. Bir şey başardığın için değil, birine yararlı olduğun için değil; sırf varsın diye kıymetlisin. Bunu fark ettiğinde, sevgiyi dilenmekten vazgeçersin.

Öz Şefkat: Kırılmış Yanına Sarılmak

İçinde bazen incinmiş bir çocuk var; bazen utanan bir ses, bazen susmuş bir parça. Onu yok saydığında acısı büyür, ama ona sevgiyle dokunduğunda içindeki en karanlık yer bile ışığa dönüşür. Şefkat zayıflık değil; en büyük içsel güçtür.

Öz Güven: Varlığını Enerji Olarak Hissetmek

Öz güven sadece “yaparım” demek değildir. “Ben varım ve varlığımın bir titreşimi var” diyebilmektir. Hayatın karşısında dikilmek değil, hayatla birlikte akarken kendi frekansını koruyabilmektir. Bu üç sütun sağlam olduğunda, aşk artık bir duygu olmaktan çıkar; bir varoluş biçimine dönüşür.

Gölge Olmadan Derinlik Olmaz

Hiç dikkatini çekti mi… Hiçbir yapı sadece ışıkla inşa edilmez. Gölge, mimariye derinlik verir; aşk da böyledir. İçsel aşk sadece “iyi” yanlarını parlatmak değil, karanlık taraflarınla da temas etmektir. Kıskançlıklar, korkular, bağımlılıklar, değersizlik hisleri… Bunlar seni zayıf yapmaz; onları bastırmak seni zayıflatır, onları görmek ise seni özgürleştirir. Gerçek dönüşüm gölgeyi yok ederek değil, gölgeye sevgiyle dokunarak olur. Çünkü bütünlük sadece ışıkla değil, ışıkla gölgenin beraber var olabilme cesaretiyle doğar. İçsel dönüşüm o zaman gerçekleşir.

Taç Nokta: Titreşimle Bütünleşme

İçsel aşk, duygusal veya zihinsel bir süreç değildir; enerjiyle uyanıştır. Bir an gelir ki senin titreşimin, sevginin titreşimiyle hizalanır ve içinde bir denge oluşur. Aşk artık birine duyduğun his değil, seni saran bir hâl olur. O an, aşk senin içinde olur; sen aşkın içinde olursun. Bu mimaride kelimeler yerini titreşime, beklentiler yerini varoluşa bırakır. “Sevilmek istiyorum” yerini “Ben zaten sevgiyim”e bırakır.

Hatırla: Sen Zaten Aşksın

İçsel aşk aslında bir tasarım değil, bir hatırlayıştır. Yeni bir şey kurmuyoruz; var olanı ortaya çıkarıyoruz ve örtüleri kaldırıyoruz. En derin hakikat şu: bir başkasına duyduğun en gerçek aşk bile kendi içindeki aşkın yankısıdır. Sen zaten aşkın kaynağısın; bu mimariyi inşa etmek değil mesele, içindeki yapıyı uyandırmak. Ve belki de bütün gerçek sadece şunu fark etmek içindir: aşk dışarıda değil; senin içinden başlıyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.