İsmet Özel, Sebeb-i Telif şiirinde şöyle der: “Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız.”
Ne yalın bir ifade… ama bir o kadar da keskin. Çünkü gerçekten de, daha dünyaya gözlerimizi açar açmaz, kendi duygularımızla değil, başkalarının duygularıyla karşılanıyoruz. Annemizin sevinçle karışık gözyaşları, babamızın telaşlı adımları, yakınlarımızın duaları…
Biz daha kim olduğumuzu bilmeden, başkalarının anlam yüklediği bir hayat başlıyor.
Ama mesele yalnızca başlangıçta kalmıyor. Zaman geçtikçe, adım adım, başkalarının yönlendirdiği bir yola sapıyoruz. Birisi “şunu oku” diyor, bir diğeri “bunu giy.”
Toplum “bunu yapma” diyor, çevre “şunu mutlaka yapmalısın.” diye fısıldıyor.
Ve biz, bir süre sonra kendi sesimizi unutur hale geliyoruz.
Kendi yankımız, başkalarının gürültüsü içinde kayboluyor.
Böylece hayat, bize ait olmayan seçimlerin toplamına dönüşüyor.
Başkalarının doğrularıyla yaşamak, ilk bakışta güvenli gelir. "Risk yoktur, hata yoktur, sorgu yoktur." Ama o güvenli limanda fazla oyalanırsan fark edersin ki;
Sen kendi denizinde hiç yüzmemişsin.
Kendi fırtınanı hiç yaşamamışsın.
Ve en kötüsü…
Kendi ışığını hiç görmemişsin.
Oysa insanın en gerçek parıltısı, kendi karanlığına inmeye cesaret ettiğinde doğar.
Başkalarının ışığında parlamaya çalışmak, aslında sürekli gölgede kalmayı kabullenmektir. Bir başkasının gölgesinde yürüyen, güneşin yönünü bile şaşırır. Ama kendi ışığını arayan, en uzun gecede bile yıldızların dilini öğrenir.
Kendi seçimlerinden doğan acılar bile özgürlüktür aslında.
Çünkü o acı senindir; kimsenin değil. Ve insan, yalnızca kendi acısının içinden geçerek olgunlaşır.
Başkalarının sunduğu mutlulukla değil, kendi karanlığını aydınlatma cesaretiyle huzura ulaşır.
Bir gün dönüp kendine şu soruyu sorman gerekir:
“Benim yaşadığım hayat, gerçekten benim mi?”
Eğer cevabında bir tereddüt varsa, bir yerlerde ipleri elinden kaçırmışsın demektir. Çünkü senin adına karar veren her ses, içindeki sessiz özgürlüğü biraz daha susturur.
Gerçek özgürlük, kimsenin çizdiği yolda değil; kendi adımlarının ritminde saklıdır.
Kendi ışığını fark eden insan, artık başkalarının onayına ihtiyaç duymaz. Ve işte o an, içindeki zincirler sessizce çözülür.
Unutma:
Başkalarının ışığı seni aydınlatabilir, ama ısıtamaz.
Gerçek ısı, kendi içinden doğar.