“Rab Sodom ve Gomora'nın üzerine gökten ateşli kükürt yağdırdı. Bu kentleri, bütün ovayı, oradaki insanların hepsini ve bütün bitkileri yok etti”.(Tevrat/Yaratılış 19)
“Nihayet ortalık aydınlanırken, korkunç ses onları yakalayıverdi! Ardından yurtlarının altını üstüne getirdik, üzerlerine taşlaşmış çamur yağdırdık”.(Kur’an/Hicr 73,74)
Allah’ın insanlara ibret olsun ve bir daha benzeri sapıklıklar yaşanmasın diye, önce Tevrat vasıtasıyla, bin sekiz yüz yıl sonra da, Kur’an ile yeniden uyarırken dile getirdiği olay, Lut Kavmi’nin yok edilmesidir.
Üzerlerine taşlar ve çamurlar yağdırılıp, yerin altının üstüne getirilerek yok edilen Lut Kavmi olayı, günümüzden yaklaşık 4 bin yıl önce gerçekleşmiştir.
Olayın yaşandığı coğrafya, bu gün Ürdün ile İsrail sınırları arasında yer alan Lut gölünün(Ölü Deniz) olduğu yerdir.
Bir kavmin coğrafyaları ile birlikte yok edildiğinin şahitliğini yapan Lut Gölü, deniz seviyesinin 4 yüz metre aşağısında, gölün en derin yeri de 4 yüz metre olduğundan, yok edilen Lut halkı, deniz seviyesinin 8 yüz metre altındaki yerlere gömülmüştür.
Peygamberleri Lut vasıtasıyla, sapık yaşam tarzlarından dolayı, Allah’tan kendilerine yapılan uyarılara aldırmadıklarından, yok edilmekle cezalandırılan bu topluluğun akıbetinden, insanlar bir ders çıkardılar mı?
Hayır!
Olayın yaşanmasından 4 bin yıl, Tevrat’tan sonra, Kur’an vasıtasıyla ikinci kez ikaz edilmelerinin üzerinden, bin dört yüz yıl geçmişken, günümüzde azımsanamayacak sayıda bir kısım insanların, Lut Kavmi’nin felaketine neden olan sapıklıkları, yaşam tarzı olarak seçtiklerine şahit oluyoruz.
Adına Lutilik de denen ve dünya nüfusunun % 80’ni ni oluşturan semavi dinlerle, Budizm, Hinduizm gibi uzak doğu inançlarına sahip toplumların da, insanlığı aşağılayıcı bulduğu yaşam tarzı, erkeklerin erkekler ile cinsel ilişkisidir.
Günümüzde gay’lik olarak ta adlandırılan, erkek erkeğe ilişki ve yaşam tarzının, bir kısım ülkede meşruiyet kazandığı, erkek erkeğe nikâh kıydıkları ve hatta güya oluşturdukları ailede evlatlık çocuk almalarının, yasalarla meşruiyet kazandığı ülkeler de vardır.
Tarihin bazı dönemlerinde, Luti yaşam tarzının en sık görüldüğü coğrafyalar, pagan inanışına sahip Yunan ve Roma benzeri medeniyetlerin coğrafyaları iken, günümüzde bu tür sapık yaşamların, Amerika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Afrika’ya coğrafyalardaki bir kısım ülkelerde yer bulduklarına şahit oluyoruz.
Teşvikçileri olmaz ise, bu tür yaşamın bu şekilde yaygınlaşması mümkün müdür?
Bir kez daha hayır!
İnsan fıtratına aykırı Luti yaşamların reklamını yapıp, bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşları ile politikacıların destekçileri ve en büyük finansörleri, aynı zamanda küresel finans dünyasındaki etkileri ve varlıklarıyla tanınan, Amerikalı Rockefeller ailesi, Yahudi iş adamı George Soros ile onların paralelindeki, Siyonizm’in destekçisi küresel sermayelerdir.
Siyonizm’in, Luti ve benzeri doğal olmayan sapkın yaşam tarzlarını desteklemekteki amacı, seçilmiş Yahudi toplumu(!) haricindeki ülkelerin nüfus yapılarını bozup, çoğalmalarını engellemektir.
Bundan dolayıdır ki; Siyonizm’in etkili olduğu İngiltere, ABD ve Siyonizm sermayesine muhtaç olan bir kısım ülkelerde Luti yaşam yer bulurken, Lutiliğin en çok reklamının yapıldığı yer, Siyonizm’in merkezi olan İsrail’dir.
İsrail’in başkenti Tel Aviv, “Eşcinsel Dostu Şehir” olarak bilinir!
İsrail’in en büyük turizm şirketlerinden biri, daha fazla turist çekmek için, beş yüz bin nüfuslu, Tel Aviv şehri nüfusunun % 25’nin Luti olduğunun reklamını yapmaktadır.
Siyonist devlet bunu yapar da, Luti yaşamın destekçileri geri kalır mı? Onlar da, kendilerine ait popüler bir yayın organında, Tel Aviv’i Lutilerin başkenti ilan etmişlerdir!
Lutilerin kendilerine başkent seçtikleri Tel Aviv, 4 bin yıl önce, sapkın yaşamlarından dolayı, yok edilen Lut kavminin gömülü olduğu Lut gölüne, sadece 100 kilometre mesafededir!
Dört bin yıl önce, yanı başlarında yaşanmış ve din kitapları Tevrat’ta da kendilerine mesaj olarak verilmiş olan, bir olaydan ders almayan, Luti yaşamın destekçisi ve günümüzün deccalı Siyonist İsrail’in de sonu, Lut kavminin akıbeti gibi mi olacak?
Tüm bu reklam ve ekonomik dayatmalara rağmen, geçmişte Luti yaşamı yasal olarak kabul etmiş bir kısım ülkelerin, doğum oranlarının düşüklüğü ve nüfuslarının azalma sürecine girmiş olmalarından dolayı, yasalarda değişikliğe gidip, Luti yaşamı yasakladıklarına da şahit oluyoruz.
Son olarak, 26 Eylül 2025'te, Avrupa Birliği (AB) üyesi Slovakya Parlamentosu, yalnızca iki cinsiyeti (erkek ve kadın) resmen tanıyan, taşıyıcı anneliği ve eşcinsel çiftler tarafından çocuk evlat edinmeyi yasaklayan bir anayasa değişikliğini kabul etti.
“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık…”(Kur’an/Hucurat 13)
Darısı, diğer AB ülkeleri ve sapkınlıklar ile yolunu şaşırmış diğer dünya ülkelerinin başına.