Mümin AĞCAKAYA
Toplumsal bir yara olarak kadına şiddet devam ediyor. Hemen her gün bir şehirde, bir kasaba ya da köyde kadınlara erkekler tarafından öldürme ya da yaralama haberleri medyadan eksik olmuyor. Kadınlara yönelik şiddet hızından bir şey kaybetmeden devam ediyor.
Erkeğin eşine ya da sevgilisine uyguladığı şiddet bireysel olsa da bunun toplumsal bir yönü de söz konusudur. Bu şiddeti toplumda yankısı nasıl oluyor? Toplumun azımsanmayacak kesimi çoğu zaman bu şiddet görmezden gelerek ya sessiz kalıyor ya da normalleştirilmeye çalışıyor. Toplumun genelindeki bu sessizlik ya da onaylayıcı tavır; kadınların şiddete maruz kalmasının devamına yol açıyor. Şiddeti uygulayanın da yeterli ceza almaması da kadınlara şiddetin devamına yol açıyor. Dolayısıyla sürekli kanayan bir yara olarak toplumsal kan kaybı devam ediyor.
Erkekler tarafından kadınlara şiddetin nasıl önleneceği üzerinde yeterince konuşulup tartışılmasa da sanatı rolü ne olabilir diye düşünceler de dile gelmektedir.
İzleyenleri duygusal olarak etkileyen sanatın iyileştirici, birleştirici ve dayanışmacı yönüyle kadınlara bir ses ve güç verme özelliğinden dolayı sanatın her alanında, kadın kırımının işlemesinin olumlu sonuçlarının olacağını sanat dünyasında dile getirenler olmaktadır.
Sanatın dönüştürücü gücü ve görünmezi görünür kılma özelliğinden dolayı; izleyenlerde empati ve bilinç yatacağından, toplumu değiştireceğinden hareketle sanatın bu yönüne dikkat çekilmektedir.
Sanat bastırılmak, kadına dönük şiddetin normalleştirilemeyeceğini gözler önüne sererek; çoğu zaman gizli kalan, bastırılan, şiddetin bütün yönlerini sahnelerde, resimlerde ya da şiirlerde anlatılması önemli işlevi olacaktır. Çünkü sanat kadına yönelik şiddetle mücadelede yalnızca destekleyici değil aynı zamanda dönüştürücü bir güçtür. Şiddeti teşhir eder, konuşulmasını sağlar, iyileştirir, güçlendirir ve yeni bir toplumsal bilinç yaratır. Bu nedenle sanat, yalnızca estetik değil, etik bir müdahale alanı olarak da görülmektedir.
Toplumda daha fazla görünürlük kazanması; farkındalık ve bilinç yaratacaktır. Günlük yaşamda çoğu zaman gündemler arasında kaybolup giden sorunları tartışma masaların getirecektir. Tartıştıracaktır. Bu açıdan sanat sessizliği de bozacaktır. Toplumsal iyileşmeye katkı sunma özelliğinden dolayı kısa sürede olmasa da yakın gelecekte toplumsal bilinç yaratacağından bir çözüm aracı olabilir.
Tiyatrodan, sinemaya, konserlerden sergilere ve şiir dinletilerine kadar sanat ve kültür etkinlikleri, kadına yönelik şiddetle mücadelede destekleyici ve dönüştürücü bir güç olarak etkin kullanıldığında önemli bir işlevi olacaktır. Çünkü sanat; şiddeti teşhir eder, konuşulmasını sağlar, iyileştirir, güçlendirir ve yeni bir toplumsal bilinç yaratır. Bu nedenle sanat, yalnızca estetik değil, etik bir müdahale alanı olarak; kadın kırımlarını durdurmanın bir aracı olabilir.