Kavm-i Sadıka*

Süleyman ÇİFTÇİOĞLU

Dile kolay bin yıl aynı havayı teneffüs ettiğimiz, sevinci, hüznü, korku ve heyecanı birlikte yaşadığımız bir kavimle neredeyse 100 yıllık bir küskünlüğün ardından kucaklaşma ve helalleşmenin arifesindeyiz.

Her şey 600 yıllık bir imparatorluğun, gelişen ve değişen dünyaya artık ayak uyduramaması ile yavaş, yavaş başladı.Her şey sanayileşen, büyüyen ve  fakat bu büyümenin sürebilmesi için enerjiye (Petrole) ihtiyacı olan Batı’nın zengin petrol yataklarımızı keşfetmesi ile hızlanmaya başladı. Batı’nın içimizdeki yeniçerileri olan ittihatçılar Alman ve İngilizlerin desteği ile orduyu ve medyayı ele geçirdikten sonra kurdukları bir oyunla Abdulhamid’i alaşağı ederek; Osmanlı devletini yıkıma götürecek bir maceranın içine attılar. 3-5 yıl gibi kısa bir sürede girdikleri bütün savaşlarda ağır kayıplar vererek tam 3 milyonluk ordunun yarısının yok olmasına kalan yarısının da bir çoğunun sakat kalmasına sebep oldular.

21 milyon kilometrekarelik devasa bir ülke bu kadar kısa bir sürede yok olmuş, neredeyse 780 bin kilometrekarelik bugünkü topraklarımıza sıkışıp kalmıştık. Üstüne üstlük bir de Rusların Ermeni vatandaşlarımıza devlet kurma vââdleri ile ilgili iddialar çıkınca, İttihatçılar Ermenileri bu topraklardan sürmeye karar verdiler. Ve büyük kayıpların yaşandığı sürgün böylece başlamış oldu.

Sonrasında özellikle Doğu illerinde büyük Ermeni kıyımları meydana geldi. Yüz yıldır peşimizde bir hayalet gibi dolaşan, yıllardır Fransa ve ABD parlamentolarında gündeme getirilen bu acı hatıralar, başbakanımızın 23 Nisan’da verdiği tarihi mesajla yerini bir ümit, bir heyecan ve şaşkınlığa bıraktı. Ümit ve heyecan bizim, şaşkınlık ise bu olayı kullanarak Türkiye’ye yıllardır şantaj yapan dış güçlerin yaşadığı şeydi.

İlklerin adamı Erdoğan, yine yapacağını yapmış, bir hakkı daha sahiplerine iade etmişti. Gerçekte Almanya ve İngiltere’nin yazdığı; ittihatçı mason darbecilerin oynadığı bir oyunda basit figüranlar olduğumuz halde, bugün büyük devlet olmanın gerektirdiği şekilde, Ermeni vatandaşlarımıza taziyelerimizi sunmuştur.

Bu açıklamalardan sonra Batı’nın ne düşündüğü ve ne yapacağı doğrusunu isterseniz beni fazla ilgilendirmiyor. Gerçek şu ki; eğer Ermeni vatandaşlarımız mutlu olmuşlar ve taziyeyi kabul etmişlerse, bu yeterli sayılabilir. Özellikle iki önemli Ermeni yazarımız, Etyen Mahçupyan ve Markar Eseyan’dan gelen olumlu açıklamalar mesajın yerine ulaştığını gösteren doğru işaretler olarak değerlendirilebilir.

Sayın Başbakan’ın 50 yılda yapılamayacak olan reformları ve devrimleri bu kadar kısa bir sürede ve kırıp dökmeden hayata geçirebilmesi, onun nasıl bir devlet adamı olduğunun en büyük göstergesidir. Hâla Erdoğan’ın samimiyetinden şüphesi olanlar varsa  eğer, bu saatten sonra onlar için yapılacak bir şey de yoktur…

*Kavm-i Sadıka:Osmanlıların, Ermenilere, devlete karşı gösterdikleri sadakatlerinden dolayı kendilerine verilen isimdir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.