KENDİN OL, MASKESİZ OL (3)

Aydın Alp

Uzun süren bir kuraklıktan sonra dur duraksız yağmur yağıyor. Ve bu sular, tekin olmayan emareler gösteriyor. Belli bir zaman sonra sular her yeri kaplıyor. Dayanıksız insanlar, bu yağmur sularından içiyor ve deliriyor! Deliren insanların suratları kararıyor ve bu insanlar, maskeli hale geliyor. Ve bütün bu maskeli insanlar, kendini kara ve karanlık sulara bırakıyor! Durumu algıladıkları için yağmur sularını içmeyenler, maskeliler tarafından “anormal” diye nitelendiriliyor. Şimdi toplumumuzda tek yüzlü olma durumu da aynı o hesap ve ondandır kişinin kendisi olması, tepkiyle karşılanıyor! Peki, bu çifte standart, bu ikiyüzlülük nereden geliyor ve nedendir? İnsanlar niçin, neyseler o olamıyorlar? Bu cehaletten mi, itaatten mi, korkudan mı, çıkar duygusundan mı, kişiliksizlikten mi? Yoksa sivil toplum kuruluşlarının olmayışından mı? Belki de seçeneksizlikten! Bence hepsi…

 

“bir de ne görsünler

gök değil, yukarılarda uğuldayan

bu denizin rengi mavi değil”

 

Kendini sulara bırakmayan, yılmayan ve çıkış yolunda insanlara el uzatanlara helal olsun.

 

“tek tük karaya vuranlar, dağınık ve kirli

güzelliğini koruyanlar sular ortasında

yanan birer fenerdir, kardeşleri İçin

taş çıkartırlar, değme yıldızlara...”

 

İnsanları uyaranlar ve insanlarla yüreğini paylaşanlar, bedelini ödemeye de hazır olmalıdır.

 

“Bekliyorum beni yoklayacaklar

Yüreğimle kalemimi biliyorum

Bir özgürlük şarkısıdır gözlerim

Ne söylüyorsam kederimden

Beni susturmaları için

Yüreğim sökülmeli yerinden!”

(Aydın ALP AMED’İN KELEBEĞİ)

 

Baskının, yoksulluğun, cehaletin ve seçeneksizliğin olduğu toplumlarda her şey bulanıklaşır. Görüş alanı daralır. Beyinler, kitlesel olarak yönlendirilmeye açık hale gelir. İnsanlar güvenli yaşamak için tek çareyi, maskeli hayata dâhil olmakta görürler! Alışkanlıklar bağlayıcıdır! Sonra bu maskeli hayata, zamanla biraz alışılır! (Sürgit asla olamaz!) Ve dünyanın bütün hıncını, günah keçisi olarak gösterilen, maskesiz yaşayan insanlara yöneltirler! Ah, zavallı ve yenilmiş riyakârlar; ezik ve maskeli yaratıklar! Bu durum, baskı altına alınan toplumsal kesimlerle kalmaz. Toplumun refleksleri de çok zayıfladığından, yıkıcı bu durum gitgide büyür! Yaşanan yıkıcı etki, sadece belli gruplara değil, bütün bir topluma yayılan ve bu toplumsal yapıyla da engellenemeyecek bir felakete yol açar! Artık ortada paylaşılacak bir çıkar da kalmaz!

“önceleri

aşklarımızı ve kahkahalarımızı taşırdık dicle’ye

mardinkapı şen olurdu

dibi değirmen olurdu

eylüle yakalanmamıştık daha

ölümleri yaşamamıştık

kalleş namlular dayanmamıştı sırtımıza

ve ihanet, o çift oluklu bıçak

daha saplanmamıştı bağrımıza

ve hayatımız, yani o küçücük dünyamız

göğün çıplak maviliğiydi

sevgili ile el ele tutuşmak kadar doğal ve masum

kusursuz ve coşkulu

ve güzeldi!”

Toplumda iflah olmaz bir suskunluk yayılmışsa, çıkış yolları zorlaşmış demektir.

“göğsü kabarık bir ırmak iç çekiyor

dağların başı ellerinin arasında

hayat gafil avlanmış, ölüm acar

hıçkırıklar bir düğüm boğazlarda

hangi iblisin sihridir bu böyle

insanların taş kesildiği bir ülke”

İnsanların kendileri olduğu, maskesiz günler adına sevgiler ve saygılarımla…

*ALTINA AD YAZILMAMIŞ ŞİİRLER: Aydın ALP-RUHLAR MAHŞERİ (TOPLU ŞİİRLER)

 

NOT: Sıkılaştırılmış toplumsal yapımız, her yerden patlak veriyor, dikiş yerlerinden sökülüyor! Varsa, kalmışsa, inisiyatif alabilecek güçler, lütfen ölümün kıyısında yol alan açlık grevlerine bir çözüm bulsun! Ah, ölümler olmasın!

 

Aydın ALP ŞUBAT 2019

 

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.