Üç farklı dine ait, bayramlar ile mübarek günlerin kesiştiği yılın son ayında, insani kutlamaların yerini yaslar, şarkıların yerini maalesef ağıtlar almıştır!
Aralık ayının ilk günlerinde başlayıp, sekiz gün sürecek Yahudilerin Hanuka bayramının ilk gününde, Avustralya’daki Bondi plajında, bayram kutlaması yapan insanların üzerine ateş açıldı, 16 kişi öldü, 40 kişi yaralandı. Bayram yaşayacak insanlar, ya canlarının derdine düştüler ya da kaybettiklerinin yaslarını tuttular.
Avustralya’daki katliamın tezatlığı, uzun namlulu silahlarla, eğlenen Yahudi kalabalığın üzerine ateş edenler, Hindistan asıllı Müslüman baba oğul iken, katliamı önlemek için, yaralanma pahasına katillerin üzerine atılıp, daha büyük bir katliama engel olan da, Suriye asıllı bir Müslüman’dı!
Yahudilerin yasa dönüşen bayramı bitmeden, Müslümanlar için kutsal olan üç aylar başladı.
Üç ayların hürmetine Müslüman ülkelerinde ibadetler yapılırken, Filistin’de Yahudiler, kadın ve çocuk demeden, 70 bine varan Müslüman’ı katletmeye devam ediyordu!
Müslümanların mübarek günlerde yaşadığı zulüm bu kadar mıydı?
Sudan’da Arap Müslümanlar, Arap olmayan Müslümanları katlederken, Suriye’de Sunni Müslümanlar Alevi Müslümanların camisini bir Cuma günü bombalayıp, sekiz kişinin ölümüne, yirmi iki kişinin yaralanmasına sebep oluyordu!
Yahudiler gibi Müslümanların da kutsal günlerinde ibadetleri acılara, şenlikleri yaslara dönüştü.
Aralık Ayı’nın son haftasında da, Hristiyanlar Noel Bayramı’nı kutlarlar.
Filistin’deki Hristiyanlar, üstelik İsa Peygamber’in doğduğu ve yaşadığı şehir olan Beytullahim’de, İsrail'in bitmeyen saldırıları ve bölgeye insani yardım girişine getirilen kısıtlamalardan dolayı, bu yıl da Noel'i halka açık kutlamalar olmadan, kiliselerinde ibadet ederek ve İsrail’in Filistin’de bombaladığı kiliselerde ölenler ile İsrailli keskin nişancıların katlettiği Hristiyanların yasları ile geçirmişlerdir.
Suriye’de de Hristiyanlar Noel kutlaması yerine, önceki günlerde silahlı saldırıya uğrayan kiliselerinde yaşamlarını kaybeden 25 kişinin yasını tutarken, Sudan’da ordu, Noel’i kutlayan sivil Hristiyanlara karşı hava saldırısı düzenleyip 31 kişinin ölümüne sebep oluyordu.
Özetle yılın son ayında, günümüzde yaşayan semavi dinlerin her üçünde de, bayramlar ve kutsal günlerde yaşanması insani hak olan şenlikler ve ibadetler, yerini acılar ve yaslı törenlere bırakmıştır.
Hâlbuki Sina dağında Yaradan’ın Musa Peygamber’e emri olan ve başta Yahudiler olmak üzere bütün insanların mutlaka uyması gereken on emirden biri “öldürmeyeceksin” idi.
Zeytin dağında da İsa Peygamber, kendisini dinleyenlere yaptığı söylemde Yaradan’ın emri olan “…Adam öldürme…”tebliğini yapmıştı!
Müslümanların Kutsal Kitabı Kuran-Kerim’de de Yaradan mealen, ““...kim bir kimseyi (sebepsiz) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur…(Maide/32)” demektedir.
İnsanlar haricindeki bütün canlılar, ya yaşamları ile ilgili bir tehdit söz konusu olduğunda savunma amaçlı, ya da aç kaldıklarında yaşamlarını devam ettirmek için bir canlıyı öldürürler.
İnsanlar ise Yaradan’ın emirleri ve doğrular ile yanlışları seçebilecek bir akla sahip olmalarına rağmen, nefislerinin ve kirlenmiş vicdanlarının esiri olup, kendilerini Yaradan’ın yerine koyarak, sırf kendi inanç ve ırklarından olmadığı için ötekileştirdikleri diğer insanları, üstelik kutsal günlerinde, öldürme vahşiliğinden vazgeçememişlerdir.
Hâlbuki Kuran-ı Kerim’de mealen“ Şüphesiz, iman edenler; Yahudilerden, Hristiyanlardan ve Sabiiler’den de Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyecekler. (Bakara/62)” ayetinde vurgulanan, bütün salih insanların ve inançların, Yaradan nezdinde makbul olduğudur!
Ayrıca farklı ırkta, inançta, mezhepte, tarikatta ve hatta aynı camiadan olup farklı düşünen insanları cehennemlik ve hatta kâfirlikle itham eden akıllara sahip insanlar için, Fatih Sultan Mehmet’in, fermanını hatırlatmanın da faydası olacaktır.
Fatih fermanında “İnsanlara dinin ne, namazın var mı, oruç tutuyor musun gibi, Allah’ın soracağı soruları sormayın. Kulun kula soracağı soruları sorun. Aç mısın, susuz musun, geçinebiliyor musun, evin var mı, hasta mısın, evinde hasta var mı?” gibi, kulların inançları ile ibadetlerinin sorgulanmaması gerektiğine dair sorular sorun demiştir!
Hal böyle iken, “yanlış olan inanç mı, insan mı (?)” bir başka deyişle, insanların yanlışlarını, inançlarına ve ırklarına yüklemek ne kadar doğrudur(?) sorularının cevabını, okuyucuların takdirlerine sunuyorum.
Kendisini Yaradan’ın yerine koyarak, insanların ve hatta onların inançlarının sahibi görüp çatışmalara ve katliamlara sebep olanlar için, daha fazla söze gerek var mıdır?
Gelin, yeni bir yılda, yeni bir başlangıç yapıp, kendi kendimizi biraz okuyup, anlamak ve hatta yargılayıp, doğrularımız ve yanlışlarımızın farkına vararak, bizden farklı diğer insanlarla ilgili yanılgılara düşmeyelim. Ne dersiniz?
Barışın egemen olduğu bir dünyada, sağlık ve huzur dolu bir yıl ve yıllar temennisi ile.