Fısıltılar… Bedenin hafızasında saklı sevgisizlik izleri… Sana aslında kim olduğunu hatırlatan suskun bir gölge gibi, Kimliğinden kaçarken bile peşini bırakmayan bir yankı…
Büyük şehirler çok göç aldı. Birçok aile, büyük hayallerle yola çıktı. Geçmişin yükünü, umutlara tutunarak taşımaya çalıştı. Yer edinmenin, çare bulmanın, kabul görmenin çabasıyla…
Dilini, adetini, kılık kıyafetini — hatta ismini — kabul ettirmenin sancılı yollarında yürüdü.
Ve arada sıkışan çocuklar… Sevginin dilini, dokunuşunu, takdir edilmenin onurunu; Geçim savaşının gürültüsünde yitirdi. Aile olmanın yüküyle yorulmuştu anne-baba; Çocuk ise kimliğiyle baş başa bırakılmıştı.
Nereye ait olduğunu bilemedi çocuk. Okula gitti, örselendi. Çocuk olmak istedi, görülmedi. Belki hiç şiddet görmedi ama… Duyguları da hiç duyulmadı. Gitgide eksildi çocuk. Tek arzusu vardı: kabul görmek.
Topluma karıştıkça, Kimi zaman kıyafetiyle, kimi zaman şivesiyle, Bakışlar üzerine çevrildi. Utandı… Kendinden, ailesinden, özünden… Çoğu zaman öfkelendi,
Bu arada kalmışlığın izinde bir başına yürürken. Ve büyüdükçe… Var olma savaşı da büyüdü. Çatışmalar artık iki cepheliydi: Toplumun diretmesi ve ailenin beklentisi. Köklerini reddetmiş gibi hissettiği için; geçmişiyle kavgalı, bugünüyle uyumsuz kaldı. Sevgi görmediği için vermeyi de bilemedi. İçindeki çatışmalar hiç dinmedi. Varlığını ispatlama çabası, Zamanla hırsa ve savaşa dönüştü. Ve bununla birlikte,
Kaygılar, harabiyetler, çöküş dönemleri başladı. Ne olduğumuzu, Nereden geldiğimizi, Özümüzü… hepimiz biliyoruz aslında.
Ama mesele şu: Bu varoluşu, her toprakta, her millette, Sanki bir suçun failiymişiz gibi yaşamamak… Belli bir nesil… Bir tarafı değil, birçok tarafı eksik büyüdü bu topraklarda. Daha çocukken, eksik yanlarını kendi başına kapatma telaşına düştü.
İşte bu yüzden, Güvensiz… Kırılgan… Öfkeli… Ve asi belki de…
Yardım istemeyi zayıflık saydı. Duygular, her adımda tetiklendi. Yürekteki izler daha da derinleşti. Kabul görmek uğruna, Kendimizde kaybolduk. Ne biz olabildik, ne de onlardan biri…
Oysa… Çözebilsek birlikte yaşamanın ahengini, Konuşabilsek ortak bir sevginin dilini, Her can için…
Eğer bugün “Nereden geldik?” diye sorguluyorsak, İnsanoğlu en başa dönmeli: Köklerine… Kalbine… Vicdanına… Ve şimdi… İçinizdeki çocuğa dokunun. O sadece bir çocuk. Ait olmak istediği tek yer, Kalbinizdeki merhametin eli.