Kimsenin umurunda değil

Selim Kaplan

İnsanlığın buzdolabına kaldırıldığı konuya geçmeden önce bir gözlemimi paylaşmanın uygun olacağını değerlendirmekteyim.

28 Ekim Cuma günü Diyarbakır’da Ulu Cami’ye, Müslümanların beşinci Harem-i Şerifinde Cuma namazını kılmaya gittim.

Namazdan önce abdest tazelemek için caminin tuvaletine uğradım.

Namaz öncesi olduğu için her kapının önünde üçer, dörder kişilik sıra vardı.

Benim önümdeki dört kişilik sıra bitip içeri girdiğimde, yan taraf çıkmamış, yan sıradaki dört kişi homurdanmaya başlamıştı.

İçerideyken, bölümler arası yarım duvar olduğundan, yan taraftaki sesler çok net anlaşılıyordu.

Yan taraftakinin üç, beş saniyede bir “oohhhşş” deyişinden rahatladığını ve çıkarmakla ilgili bir sağlık sorunu olduğu belliydi.

Rusya’nın Ukrayna’yı her bombalamasında da, Batı Dünyası’nın “oohhhşş” dediğini duyar gibiyim. Çünkü Batı dünyası Rusya’nın güçlenmesinden rahatsızdır ve O’nun başına bela açmış olmaktan mutludur. Ukrayna’ya düşen her bomba Rusya’nın başındaki belayı büyütürken, Batı Dünyasını rahatlatır.

Nereden mi biliyorum? Çünkü aynı filmi daha önce de izledik!

Bu gün Ukrayna’da oynanan oyunun benzerini yetmiş yıl önce Türkiye de yaşadı:

Rusya’da 1917 yılında sosyalist devrim yaşanmış ve 1922 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) kurulmuştur.

1925 yılında yeni kurulmuş iki devlet arasında, Türk-Sovyet dostluk ve saldırmazlık antlaşması imzalandı.

İkinci dünya savaşından galip çıkan SSCB, kazandığı öz güvenle,1946 yılında sona eren 1925 yılındaki Türkiye ile dostluk ve saldırmazlık antlaşmasını yeniden imzalamadı.

1950’li yıllara geldiğimizde, SSCB yani bu gün ki Rusya, işgal etiği İran’dan yeni çıkmış, Türkiye’den Artvin, Kars ve Ardahan’ı istiyor, tehdit ediyordu.

Rusya’nın tehdidi üzerine Türkiye önce Kore’ye asker göndererek Amerika ve Batı’nın yanında olduğunu gösterdi.

Daha sonra NATO’ya katılmak için başvuru yaptı ve 1952 yılında Türkiye ve Yunanistan birlikte NATO’ya üye oldu.

1952 yılından yetmiş yıl sonra, 2022 yılında Rusya bazı bölgeleri ilhak etmek için Ukrayna’ya saldırdı.

Bunu kendilerine tehdit gören İsveç ve Finlandiya NATO’ya katılmak için başvuru yaptı.

Bu başvuru size de tanıdık geliyor mu?

Yetmiş yıl önce Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya katılması için oynanan oyun, bu gün İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılması için oynanıyor.

Doğu toplumları sesli düşünür, her sorunlarını dünya âleme açıklar, tepkilerini ortaya koyarlar.

Ufacık sorunlarda kavgaya tutuşmamız, silaha sarılmamız da bundan değil midir?

Batı toplumları için aynı şeyi söylemek mümkün değildir.

Rahatsızlıklarında, ya da çıkarları söz konusu olduğunda,hedeflerini daima gizli tutarlar.

Bu gizlilikte; hedefi belirler, hedefin alternatif senaryolarını düşünür ve aşama aşama hedeflerini gerçekleştirirler.

Batının Ukrayna savaşındaki hedefleri;

  • İsveç ve Finlandiya’yı NATO’ya üye yapmak,
  • Rusya’yı yıpratmak,
  • Ukrayna’nın Batıya devamlı mecbur kalmasını sağlamak,
  • Enerji için Rusya’ya yanaşan Batı ülkelerine ve Çin’e gözdağı vermek

gibi görünüyor.

Ukrayna’ya düşen her bomba, Batının bu savaştaki hedeflerini gerçekleştirmesine yardımcı oluyor.

Batının hedeflerinin her aşaması gerçekleştiğinde de rahatlar ve “oohhhşşş” deyip keyif alırlar.

İnsanlığın buzdolabına kaldırıldığı bu savaşta, kimin öldüğü, kimin evinin yıkıldığı, ya da hangi çocuğun anasız babasız kaldığı kimsenin umurunda değil.

Saygılar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.