Kuba

Ayşe Sökülmez

Dünya haritası elimin altında,

Bir gece lambası olan küre yive çevirdim.

Parmağım okyanusun ortasında Şeytan üçgenini geçince solda

Küba’yı göstermesin mi?

Ee çaresiz Küba’ya gideyim o zaman dedim.

Küba mi?

Evet Küba.

Bu Küba’u ile mi yazılıyor ü ile mi henüz hiç bilmiyordum.

Ü ile yazılıyor.

Ben bazı harfleri karıştırıyorum genellikle ünlü sesli ve sessiz harfleri karıtırım.

Yok canım o kadar da olmaz demeyin oluyor.

Yağmur yazarken mesela bazen düşünürüm yumuşak harfle mi yoksa

Bildiğimiz yumuşak olmayan g ile mi.

Laf kalabalığı sakin sanmayın bu böyle.

Tıpta henüz benzerime rastlanmamış biliyorum.

Bu öyle harfleri söyleyemeyenler gibi değil.

Onlar Logopedik bir çalışmayla karpuz diyemeyene

İçindeki r harfini söyleyemeyene söyletirler.

Ama ben bağırarak söylüyorum sesli ünlü ve ünsüz harfleri

sesiz harflerde de bazı harflerin yazılışlarını karıştırıyorum.

Bana ne bulun Türkçe öğretmenlerimi sebebini onlara sorun.

Küba’ ü harfi ile Küba, bazı İstanbul’ a İstanbul diyenler belki u harfini

kullanarak “şekerim mayısta Küba’ dayız ailece diyebilir.

Hem de ailece.

Yok ben tek başıma gidiyorum.

Tek başına gidiyorum gitmesine de

Ancak Almanya’ dan bu işi profesyonelce yapan bir acente ile

Gitmeyi tercih ettim.

Zira gezilip görülecek yerleri çok iyi bilen oraya hâkim gezme kültüründe gene dünya’ ya hakim bir acente olması hem zaman açısından hem pratiklik açısından işime geldi.

“Paradis Reisen Yavuz” hepiniz gibi ben hayalimde görmek istediğim Küba gezime büyük bir katkı sundu.

Kendilerine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Reklam olacak belki ama şiddetle bu seyahat acentesini güvenilir tercih edebilirsiniz.

Sekiz günlük bir gezi programında hakkını vermek gerekirse ziyadesiyle çok başarılı olduklarını gördüm.

Eşimin sponsorluğunu da burada eklemek isterim.

Seyahatimin her zamanki gibi sınırsız ana sponsoruydu.

Dönüşte ona artık o kadar olsun bir devrimci bere üzerinde Küba bayrağı ve Che’nin resmi olan öbür yüzünü çevirince de meşhur kızıl yıldızlı tarafı ile şimdi eşimin kafasında hava ve cakasıyla

Almanya’nın soğuğuna meydan okurcasına taktı nerdeyse devrim yapmak için kendini sokağa atacakmış gibi pozları tavırları var ben bu yazıyı yazarken.

Tabi bende Latin Küba müzikleri dinliyorum bu arada.

Çalışma masamı giderken toplamıştım şimdi üstünde ve karşımda bir şişe Havana Clup ve birkaç Puro var.

Onları eskicide satacağım belki harcamalarımı karşılar.

Hepsi Küba yapımı el emeği göz nuru ve çok ucuz işçilikle maliyeti sağlanmış bu ürünler turistlere fahiş fiyatlarla satılıyordu.

Hayalini süsleyenler için belki Küba’daki pahalılıktan bahsetmek lazım.

Turistler için ayrı bastıkları para var biliyorsunuz ve bu nerdeyse Euro ile başa baş.

İlk başta bozdurduğunuz Euro’larınınız su gibi gittiğini görüp şaşırabilirsiniz.

Şaşırmayın bence.

Hayalinizi süsleyen gecesi gündüzü olamayan her yerde müzik sesleri kendinizi sürekli dans eder halde gördüğünüz için aldırmıyorsunuz buna hiç.

Ne olacak ya nasıl olsa dönüş biletim de yok çok zorda kalırsam gider bir Kübalıya misafir olurum dönene kadar diye düşünebilirsiniz benim gibi.

İçi beni yakar dışı da eli yakar durumu söz konusu burada.

Olsun Küba’ dayım ya.

Ne olacak ki elinizde kalan son paranızla onlarla birlikte hem otantik hem de halkla birlikte birkaç gün yaşasanız fena mi olur.

 

O şekilde Devrimi anlamanız kolaylaşır.

Yoksa turistlere sunulan imkân şatafatlı oteller ve lüks, dünyanın her yerinde var.

Hele marka mağazalar iğneden ipliğe her şey.

Avm gördüm Küba da.

Gerçekten Avm.

Küba hayalinizdeki Küba’yı nasıl görmek istediğinize bağlı bir durum.

Sırf fotoğraf çektirmek için gelenden tutun eski arabalara binmeye meraklı çoğu kişi

-Küba hayalim gitmem lazım deyip Devrimden bihaber Cumhuriyetle yönetildiğini sananlar var.

Bak şuradayım da buradayım da işte özgürlük mahallesi (meydan),

Burası da ne olmuş bak adalar, sonrasında yunuslarla dans.

Konudan konuya atlamamı jak let olayına bağlayın.

Size çok sağlıklı bir yazı yazamayabilirim.

Saadete geleyim kısa ve öz.

Gidin ve hayallerinizi her ne şekilde olursa olsun gerçekleştirin.

500. yılını kutladı Küba gözümüzün önünde.

Kapitol meydanı ara sokaklar 2 milyon nüfusu olan Havana’ ya şehir o gece dar gelmişti.

Milyonlar kutladı o geceyi.

Bir tarafta ceplerinde Eurolar dolarlar bu devrim ülkesini seyyahta gelen turistler öbür tarafta ağzında dişleri olmayan açlıktan sefaletten her hallerinden belli olan yerli Kübalılar.

Oturdukları küçücük kutu evlerinden çıkıp çıkıp gelmişlerdi.

Che, Fidel Kastro ve arkadaşlarının dünyayı sallayan Devrimi ve dünyaya yaydıkları Sosyalizmin ihtişamını o gece o meydanda görmek mümkün oldu...

Dünyaya kafa tutmaları devam ediyordu.

Zira dünya şehirlerinin birçoğuyla yarışacak seviyede buldum kendilerini tek farkla yoksulluk, dünyanın her yerinde olduğu gibi devam ediyordu Küba'da da yoksulluk.

Seyahat acentemizin iyi niyetiyle kullanmadığımız eşyalarımızı birlikte götürüp onlara verelim fikrine ben karşı çıktım kendimce.

Nasıl o devrimi gerçekleştirenler dünyanın onlara verecekleri sadakalara muhtaç olmamaları gerekli fikrimde çok ısrarlı davrandım...

Nerdeyse kitaplarım hariç, çokça kalem meydanlarda yaşlı kadınlara vermek kaydıyla onlarda torunlarına vereceklerine emin olduğum başka hiçbir şey götürmedim birlikte.

Gidişatın başka bir yönetim şekline devşirileceğinin sinyalleri her yerde bariz görünüyordu.

Mevcut rejimin uzun sürmeyeceğine dair kanaatim yüksek.

Bir yanda yoksulluk ve bir yanda ülkeye giren kapitalizm çok acımasızca onlara çoktan el sallamıştı bile.

Cep telefonları ve internet bunun en başında geliyordu.

Yaş ortalaması 30 olanların ruhunda dalgalanan kazanmak başarmak artı hırs yeni bir devrime yönetime ihtiyaç duyduklarının bariz habercisi gibi duruyordu.

Küba’ ya gitmişken Che’ nin anıt mezarı ve devrim şehitlerini mutlaka ve mutlaka görmeden gelmeyin tavsiyemi gittiğinizde kendiniz anlayacaksınız nedenini...

Son günümü de Hemingway müzesine ayırmıştım.

Müzenin bulunduğu köy Havana’ dan çok çok farklı Küba’nın gerçek yüzünü bana göstermişti.

Bir çok, izlenimim bu köyü gördükten sonra ve saatler geçirdikten sonra şekillendi.

Tek tek fotoğraf karelerine almaya çalıştığım fotoğraflarda yoksulluk dünyanın her yerinde olduğundan da vahim acımasızcaydı. Şimdi baktığım zaman fotoğraflarda içinde yoksulluğun daniskasını görmek mümkün. Fotoğraf karelerinde acımasız bu yoksulluk kendini çok net hem de belli ediyordu Küba’ da bu köyde.

Görünmeyen mahremlerinde aralık kapılarda akşam evlerinde pişecek biraz balık, pirinç ve patates kokusu yayılıyordu.

Güler yüzlülükleri samimiyetleri iklimin özelliğinden miydi Che’nin onlara bıraktığı kıymetli paha biçilmez mirastan mıydı bilinmez ama abartısız her bir evin açık olan kapısından içeri girebilirdiniz tıpkı eski zamanlarda bizde olduğu gibi.

En güzeli evlerinin açık olan kapılarının önünde oturmuş ellerinde mutlaka okudukları bir kitap dergi ve gazete olan orta yaş veya üstü hatta çoğu yaşlı çok kişi fotoğrafladım bu köyde.

Turistlerden elde ettikleri ganimetle yeni bir hareket yeni bir oluşumun ve dünyayı da etkileyecek bir devrimin kim bilir belki hazırlığı içinde de olabilirler diye düşünmeden de edemedim kendimi.

Ha Hemingway e gelince.

O köyde neden 20 yıl yaşadı buna anlam vermeye çalışıyorum kafamda henüz cevabı yok.

Çok büyük bir ev satın almış bu köyde, yüksek bir tepede gene geniş bir arazi üzerine yapılan ev karşıda Havana’yı görecek şekilde 1887 de inşa edilmiş 1940 - 41 yılında Hemingway 18 bin dolara satın almış.

Evde büyük bir oturma odası, bir yatak odası, bir misafir odası ve banyo var.

Bütün camlar ön cephe havana’ ya bakıyor arka cephe bahçeye ve bulunduğu köye.

İçinde yüzme havuzu Hemingway’ küçük bir teknesi ve hemen oracıkta dört tane mezar taşı gemiye sırtlarını dönmüş üç dilber arkadaşı ve evlendiği eşlerinin mezar taşları var.

Bu evde yazdıkları çizdikleri ve ürettikleri ile birlikte,

14 yıl sonra Nobel Edebiyat ödülü alıyor.

Bir Amerikalının Küba da virane yoksul ve halen de yoksul bu köyünde yazıklarının Nobel alması manidar olsa gerek.

Geniş bahçe ve ağaçları olan bu evde hâlihazırda çalı süpürgesi ile çalışan yaşlı bir Kübalı beni çok düşüncelere daldırdı.

 

Küba’ da son günümü geçirdiğim bu köyde Küba ve Küba devrimini eve döndüğümde tekrar tekrar okudum.

İnsanların hayallerini süsleyen bu ülke, ihtişamı artı yoksullukları bir yana yüzlerinde gülümseme devrim ruhu ve inancı hiç solmasın dilerim.

Bu ruh Tüm dünyaya yayılsın yansısın isterim.

Ama, aması var bu yerin dibine batan yoksulluk olmadan tabi.

 

Bin Selam olsun Che Guevara’ ya. Küba halkına...

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.