KÜRTLER ve BEYİN ÇATIŞMASI!

NACİ SAPAN

 

11 Ekim 2013 tarihinde ‘Kürtler ve beyin çatışması’ başlıklı bir yazı yazmıştım.

Aradan iki yıl geçti, hala geçerli ve mutlaka olması gerekir diye iddialıyım. Geldiğimiz nokta ve günün koşullarına uygun yeni katkılar sunarak bu iddiamı sürdürmek istiyorum.

Neden derseniz?

Tek düşüncenin hâkim olduğu, hâkimiyetinin dayatıldığı bir zeminde ‘Ortak akıl çözümleri’ mümkün olmuyor da ondan. O nedenle farklı görüş ve düşüncelerin, farklı çözüm önerilerinin var olduğunu bildiğimiz Kürt coğrafyasında silahlı çözüm yöntemlerinin rafa kaldırılarak siyasal çözüm yöntemlerinin mutlaka devrede olması ve bu zemin üzerinden bir beyin fırtınasının estirilmesi çözüm yönteminin ilk ayağı olarak kendini dayatıyor.

 

Kürtler, varoluşları ile ilgili yüzyılın en önemli kazanımını elde etmiş durumda.

Osmanlıdan, Türkiye cumhuriyetinin kuruluşuna ve 90 yıldır devam eden süreçte bu kadar kapsamlı, ileriye dönük genişlemesi, verilmesi ve alınması her haliyle hissedilen haklar konusunda en verimli dönemi yaşayan Kürtlerin, daha fazlasını hanesine yazdırabilmesi için kendi içinde asgari ve mümkün müşterekleri mutlaka yakalaması gerekiyor. Federal Kürdistan ve Rojava bölgelerindeki kazanımları da bu müşterekler içinde değerlendirerek meseleye bakmanın daha yararlı olacağı kanaatimi de net olarak ifade etmek istiyorum.

 

Kürtlerin gündeminde sürekli ne yapmalı gibi bir soru var.

Bu kavramın içeriğinin mutlaka doldurulması kaçınılmaz bir sonuçtur.

Bunun olması için ön açıcı tavır sergilemesi gereken, hepimizin bildiği kurumları saymakta yarar var. PKK, PYD, KDP, YNK, GORAN, İKDP, DTK, HDP, PSK, HAKPAR, HÜDAPAR ve şu an aklıma gelmeyen İslami parti ve gruplar dâhil olmak üzere bir araya gelip, ‘beyin çatışması/fırtınası’ gerçekleştirmesi kaçınılmaz bir durum olarak kendini dayatıyor. Safların silahlı çatışma ile değil, beyin çatışması ile belirlenmesi gerekiyor ki, sonrasında gerçekleşmesi muhtemel ittifaklar daha sağlıklı olabilsin.

 

(Bu durum aynı zamanda bir türlü yapılamayan Ulusal Kongreyi gerektiriyor).

Ortadoğu’nun mevcut koşulları açısından bu aşamada mümkün mü?

Bu sorunun cevabını da hep birlikte bulmak durumundayız.

 

PKK’nin silahla dayatmaya çalıştığı özyönetim, özerklik gibi taleplerin Kürt toplumunun büyük bir bölümünde kabul görmediğini pratikte hep birlikte yaşıyoruz. Oyların ezici bir çoğunluğu siyasal mücadeleye destek anlamında HDP’de ifadesini bulurken, silahla kazanılmaya çalışılan hedefler konusunda karşılık bulmuyor.

Bu özet analiz beyin çatışmasının olması gerekti konusunda yeterince fikir veriyor sanırım.

**

Kürtlerin kırmadan, dökmeden, yaralamadan, örselemeden karşılıklı bir beyin çatışması dönemine girdiklerini anlayarak, böyle bir sürecin yaşanması gerektiği algısından hareket ettiğimizde, eleştirel yaklaşım, farklı düşüncelerin kamuoyuna aktarılması, bunların üzerinden bazı tartışmaların gerçekleştirilmesinin yararlı olacağı kanaatindeyim.

Bu anlamda gelinen noktada Kürtler, demokrasi, insan hakları, bireysel hak ve özgürlükler, kendi aralarındaki adalet duygularını ortak bir noktada buluşturmak durumundalar. Aksi durum, farklı düşünen Kürtleri başka limanlara yönlendirir. Farklı görüş ve düşüncelere sahip Kürtlerin aynı cephede olmaması, olumlu anlamda kullandığımız beyin çatışmasının trafiğini farklı yöntemlerdeki çatışmalara yönlendirir. Bunların olmaması için bu trafiği doğru güzergâhlarda yönlendirme görevi kurumlara düşüyor. Galiba siyasallaşma sürecine denk gelecek yeni bir anlayışı içselleştirmek ve yaymak gerekiyor.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.