Son yıllarda doğa, sessiz ama etkisi yıkıcı bir biçimde uyarıyor. Kuruyan nehirler, eriyen buzullar ve yükselen sıcaklıklar, sadece çevre bilimcilerin değil, hayatın her alanında etkisini hissettiren bir gerçek. Peki, biz bu sessiz çığlığı ne kadar duyuyoruz?
Kentler büyüyor, sanayi gelişiyor ama doğa her geçen gün daha fazla fedakârlık yapmak zorunda kalıyor. Su kaynaklarının azalması, tarım üretimini ve gıda güvenliğini tehdit ederken, aşırı hava olayları şehirlerde yaşamı zorlaştırıyor. İklim krizine dair alarm veren raporlar yıllardır elimizde, fakat politik ve bireysel adımlar hâlâ yetersiz.
Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için bugün atacağımız adımlar kritik. Enerji tasarrufundan, yenilenebilir enerji yatırımlarına; plastik kullanımını azaltmaktan, yeşil alanların korunmasına kadar birçok çözüm masamızda duruyor. Unutmayalım, doğa ile aramızdaki dengeyi bozarsak, geri dönüşü olmayan sonuçlarla karşılaşabiliriz.
Kuruyan nehirler, sessiz çığlıklarını yükseltmeye devam ediyor. Biz duymayı seçmezsek, faturayı ödeyen sadece biz olmayacağız; tüm gezegen olacak.