LGS, OKS Olmadı TEOG Derken Şimdi Hiç Birisi YOK!

Birsen İnal

 

Sancısıyla, kaygısıyla başladı yeni bir öğretim yılı daha...

Sürgünler, öğretmenlere zorunlu yeni yerler, öğrenciler için yeni öğretmenler, parçalanan aileler , ‘Sahi sürgün nedir anne-baba? Babam bizi terk mi etti? Ben neden sizde kalıyorum anneanne-babaanne? Biz neden buraya geldik? Ya öğretmenim, arkadaşlarım beni özlerse?’ diye soran çocuklar ve daha neler neler...

Yürekleri heyecanla çarpan, geleceğimizin güvencesi pırıl pırıl on sekiz milyon öğrencilerin ders başı için okullarda ziller çaldı. Aslında çalan ziller münasebetiyle bugün burada; ‘2017-2018 Öğretim Yılının başlaması nedeniyle öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin sevincine, heyecanına yürekten katılıyor yeni öğretim yılının herkese hayırlı olmasını diliyorum.’ diye söze başlamak isterdim ama başlayamadım. Çünkü yeni öğretim yılına yine sorunlarla ve kafalarda binlerce sorularla girmiş olduk geçmişte de olduğu gibi…

Ben kırk üç yılını aktif olarak eğitim-öğretimin içinde yaşamış biri olarak daha bir yılın önceki bir yıla yüzde yüz paralel olarak gittiğini görmedim. Sürekli ani kararlarla kaygan zeminler üzerinde artısı eksisi çok da düşünülmeden başka yerlerden kopyalanan geçişlerle yapılan değişikliklere adapte olmaya çalıştık, kafa yorduk, sabır gösterdik.

Aklıma gelen bazı değişiklikler: Harf öğretimi ile başlayan okuma yazma, cümle öğretimine geçti, olmadı baştan tekrar harf öğretimine geçildi. El yazıdan-düz yazıya, düz yazıdan-el yazıya şimdi tekrar düz yazıya. Beş yıl mecburi ilkokuldan sekiz yıllık ilköğretime, sonra 4+4+4… LGS, OKS olmadı TEOG derken şimdi hiç birisi yok!

Bunlar sadece aklımda kalanları…

Üstünde etüt yapılmadan işin çok da ehli olmayanların ya da bire bir eğitimin dışındakilerin eğitim şûralarında aldıkları bu kararlar öğretmen-öğrenci-aile üçgeninde adaptasyon sorunu yaşanmasına neden oldu yıllardır. ‘Falan ülke şu metodu uyguluyor, filan ülke bunu uyguluyor ve çok da başarılı, haydi bizde uygulayalım.’ Yahu bu çocuk oyunu mu? Yap-boz tahtası mı? ‘Olmadı, sil baştan oynayalım?’ Olmadı sil baştan yapalımlarla bir yere gelemeyiz. Sil baştanların ağır faturalarını gördüm yıllarca… Bu faturaların ağır bedellerini ödeyen binlerce öğrencinin tanığı oldum… Bu öğrenciler Sürekli değişen müfredatların kurbanı oldular. Ağır travmaları yaşadılar. İstemedikleri okullara gittiler, dolayısıyla istemedikleri meslekler çalışmak zorunda kaldılar, kimi hiç iş bulamadı, kimi ‘İstemediğim bu mesleğin dışında ne iş olursa yaparım.’ dedi ve yaptı… Bedellerin ağırlığı yanında ya vebali? O daha da büyük…

Oysaki eğitim; üzerinde titizlikle durulması ve her şeyden fazla sahiplenilmesi gereken, kararlılık isteyen ve süreklilik taşıyan uğraş dolu bir süreçtir. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, nitelikli, eğitimli ve üretken insan gücüyle mümkün olabilmektedir.  Günümüz dünyasında toplumların, ülkelerin çağdaşlık düzeyi eğitimde yakaladığı başarı, sahip olduğu bilim ve teknolojinin kalitesi ile ölçülmektedir. Ülkeler arasındaki zenginlik ve kalkınmışlık yarışı da en çok eğitimle kazanılabilir. Eğitimde başarıyı yakalamak yetiştireceğimiz sağlıklı nesillerle ancak mümkün olabilir.

Son olarak şunu söyleyeyim: Hiç kuşkusuz bu konuda okulda siz Sevgili Öğretmenlere evde siz Değerli Annelere ve Babalara çok iş düşüyor. Sabırlı olup, gelişmeleri yakından takip ederek çocuklarımızın geleceği için en, en doğru yolu sizler çizeceksiniz.

Yine de ‘Hayde rast gele! diyelim

Gül yüzlü çocuklarımızın yüzünden gülcükler eksik olmasın…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.