OHAL VE REFERANDUM

Aydın Altaç

 

 

16 Nisan 2017 günü Türk siyasi tarihinde önemli bir gündür. Bu nedenle siyasi gündemimizin temel tartışma konusunu teşkil etmektedir. Siyasi partiler propaganda ve mitinglerine başladıktan sonra daha hareketli bir sürece girmiş olacağız. Anayasa değişiklik paketine yönelik yapılacak referanduma ilişkin en çok tartışılan hususlardan biri OHAL'in uygulandığı bir dönemde yapılıyor olmasıdır. Ben de bu gün konu hakkında düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Ülkede uygulanmakta olan OHAL'in bir an önce sonlanması herkesin olduğu kadar benim de en büyük temennimdir. Uzunca bir süre OHAL'in uygulandığı bir bölgede yaşayan vatandaş olarak isminin bile bizleri rahatsız ettiği hatta ürküttüğü gerçektir. Çünkü OHAL denilince aklımıza hemen 1990'lı yıllar gelmektedir. O yıllarda bölgede yaşanan olayların neticesinde oluşan travmaları iliklerimize kadar hissediyoruz. Bu nedenle OHAL ve ya Sıkıyönetim gibi sözcükler bizleri oldukça rahatsız etmektedir. Rahatsız etmesini de son derece makul görmek gerekiyor. Ancak bir önemli noktayı da gözden kaçırmamak gerekir. 1980 yılların ortasından itibaren sadece bölgemizde ilan edilen ve yaklaşık 25 yıl uygulanan OHAL ile bugün ülkenin tamamında uygulanmakta olan OHAL'in sebepleri ve amaçları çok farklıdır. Biri yani bölgemizde uygulanan OHAL özgürlükleri ortadan kaldırırken bugünkü OHAL ise tam tersi bir amacı hedeflemektedir. Yani OHAL'in bölgemizde uygulandığı dönemlere ilişkin oluşan terör ve şiddet ortamı gerekçe gösterilmişti. Bu dönemde şiddet ve terörle mücadele etmesi gereken bir çok kamu ile güvenlik kurumu,bürokrat ve diğer kesimler şiddet ve terörün faturasını bölgede yaşayan halka ödetmiştir. Bu gün ise ülkenin genelinde uygulanmakta olan OHAL' in gerekçesi 15 temmuz gecesinde milletin envanterinde kayıtlı olan silahlarıyla darbe yapmaya kalkışan FETÖ'yle mücadele etmeye yöneliktir. Evet  her iki OHAL'in gerekçesi şiddet ve terör olarak kabul etsek bile bu gün OHAL,hak ve özgürlükleri kısıtlamak ve ya ortadan kaldırmak amacıyla değil tam aksine tahkim etmeye yönelik olduğu açıktır. Bu günkü şartlarda kamu ve ya güvenlik kurumu ya da herhangi bir bürokrat temel hak ve özgürlükleri kısıtlayacak tutum sergilemesi mümkün olmadığı gibi buna cesaret etmesi bile mümkün değildir. Bir kaç gün önce Malatya'da kamu görevlisinin Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı sayın Kılıçdaroğlu hakkındaki bir paylaşımından dolayı açığa alındığını biliyoruz. Bu nedenle bir kişi veya kurum mevcut yasaları ihlal ederken sonucunun ne olacağı bilecektir. Belirttiğim somut örneğin dışında KHK'ler el ilgili haksız ve yasal olmayan uygulamalara karşı kurulan komisyonlar ile hukuk sisteminde yargısal başvuru yollarını açmaya çalışan hükümette de bir art niyetin olmadığı açıktır. Propaganda döneminde sataşmalar ve kızışmaların had safhaya çıkacaktır. Ancak bu durum hiç bir şekilde mevcut mevzuatın meriyetine halel getirmeyeceğini düşünüyorum. Bunu söylerken de yukarıda bahsettiğim somut örnek ve hükümetin bahsettiğim  tutumuna dayandırıyorum. Elbette yanlışlar veya hataların olma ihtimalleri vardır. Ancak bu ihtimaller olağan dönemlerdenden daha fazla olmasını gerektirir bir süreç yaşanmayacaktır. Sadece OHAL'in uygulanıyor olması referandumun meşruiyetine bir halel getirmez. Kaldı ki sonucu belli olmayan bir hususa ilişkin   bu şekilde bir yaklaşım gösterilmesi de doğru bir tutum olarak kabul edilemez. EVET'te çıksa HAYIR'da çıksa kararı verecek olan millettir. Bize düşün karara saygı göstermektir.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.