Onur ve mücadele günü: 8 Mart

Mümin Ağcakaya

Kadınların neredeyse hemen her gün katledildiği, üzerlerindeki emek ve cins sömürüsünün katmerleştiği günümüzde 8 Mart daha anlamlı ve önemi hale geldi. Yüzyılların köleci-feodal, geri-ahlaki değerlerin hüküm sürdüğü, erkek egemenlikli toplumsal bakış açısının hâkim olduğu sistemlerde; kadına yönelik yaklaşımları değişmedi. Erkek egemen anlayışlar, kadınların toplumsal yaşamda eşit bir temsiliyete ulaşmaması için iktidar olmasından dolayı sahip olduğu bütün güç ve olanaklarını kullandılar. Erkek egemen anlayış eve hapsettiği kadını sosyal siyasal yaşamın dışına itti ve tarihin en uzun savaşımını kadına karşı yürüttü.

Kapitalist sistemin globalleşmesiyle kadın üzerindeki baskı ve sömürü daha fazla arttı. Önceki sistemlerde olduğu gibi kapitalist küreselleşmenin de en büyük mağdurları yine kadınlar oldu. Savaşların sürdüğü ülkelerde hangi boyutlarda nasıl bir mağduriyetin yaşandığını her gün medyanın yansıttıkları bile dehşet vericidir.

Tarih boyunca kadınlar kaybettiklerini tekrardan kazanmak, erkekle eşit ve özgür yaşam birlikteliğini sağlamak için sürekli bir mücadele içinde oldu.  Kadın kendi cins ve insani kimliğini bulması ve kendini ifade edebilmesi için direndi. Eve, mutfağa, yatağa olan hapisliğinden yani ikinci sınıf insan olma konumundan kurtulması için bedelleri ağır olan bir mücadele yürüttü. Uzun süren bu mücadelesi sonucunda bir kadın bilinci de oluştu.

Kadınlar verdikleri mücadeleler sonucu; tüm dünya kadınlarının renk ve ırk farklılığı gözetmeden sahiplenecekleri 8 Mart’ı, bir onur ve mücadele günü olarak kabul ettirdiler.

Kadın sorununun ortaya çıkmasının üzerinden binlerce yıl geçti. Kadın ve erkek arasında eşitsizlik üzerinde şekillenen ve kurumsallaşan bu sorun her ne kadar kadın sorunu olarak dile gelse de; aynı zamanda erkeklerin de bir sorunu olarak günlük yaşamın her anında kendisini dayattı.

Çünkü toplumu oluşturan ailede yaşam; kadın ve erkeklerin birlikteliğiyle sürmektedir. Erkeğin üstünlüğü ve egemenliği üzerinden yürütülen ilişki ve yaşam biçimindeki eşitsizlik sürekli kadının aleyhine oldu. İnsanlığın taş devrinden beri sürekli erkek egemen anlayış tarafından baskı altına alınan, değersizleştirilen, taciz, tecavüz ve şiddete maruz kalan kadın bu durumu kabullenmedi. Erkekle arasında eşitsizliğin gelişmesiyle birlikte erkeğin egemenliğine giren ve evin kölesi durumuna gelen kadın; kaybettiği özgürlüğünü tekrar kazanmak için sürekli bir karşı koyuş içinde oldu. Daha örgütlü mücadelesi sanayi devrimi sonrası başladı. Bu mücadelesi sonunda; 8 Mart’ı Dünya Emekçiler Günü olarak kabul ettirdi. Bu günün sembolik anlamı olsa da; tarihselleşen bu sorununu çözmeye yetmedi. Kadının eşitlik ve özgürlük mücadelesi devam ediyor.

Kadın kurtuluşu için yaptığı kutlamaların, gösterilen duyarlığın sadece yılda bir günde olması yeterli olmayacaktır. Erkeğin empati yaparak kadını anlamaya çalışması bu sorunun çözümünde önemli rol oynayacaktır.

Umut, yaşam ve sevginin sürdürebilmesi için; kadınların 8 Mart’ı kutlu olsun.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.