Özel Sektör Öğretmenleri Ne İstiyor

Şeyhmus Kaya

Özel sektör öğretmenleri, yıllardır seslerini çıkartamama, haklarını alamama ve serbest piyasa koşullarında güvencesiz bir şekilde yaşamlarını zor bela sürdürmekten yakınmaktadırlar. Tabi bu durum Pandemi süreciyle beraber daha sancılı bir tabloya bürünmüştür. Özel sektör öğretmenlerinin taleplerine baktığımız zaman bu alanda ne tür eksikliklerin olduğunu ve ne tür sorunların yaşandığını somut olarak görebilmekteyiz.

Sektörde sayıları yüzbinlerle ifade edilen eğitim emekçileri, artan enflasyon karşısında büyük çoğunluğu açlık sınırının altında yaşamaya mecbur bırakılmışlardır. Bu durum sorumlu tarafları hem hukuki hem de ahlaki olarak bağlamaktadır. Peki sektör öğretmenlerinin dertleri ne, ne istiyorlar?

Gelin en temel taleplerinin neler olduğuna bakalım:

Öncelikle yasal statülerinin adil bir öğretmenlik meslek yasasıyla güvence altına alınmasını talep ediyorlar. Peki şuan hukuki durumları nedir? Oldukça karışık, genel olarak baktığımızda üç farklı yasayla muhataplıkları söz konusudur. Bunlar; özel öğretim yasası olan 5580, çalışma kanunu olan 4857 ve memur kanunu olan 657 yasalarıdır. Bu yasalar arasında kısır bir döngüye hapsolan/ oldurulan sektör emekçileri bu karmaşanın, yasal boşluk istismarının bir an önce çıkartılacak bir yasayla giderilmesini ivedilikle istiyorlar.

Gelelim bir diğer talepleri olan süreli sözleşmelerin süresiz hale getirilmesi talebine; Süreli sözleşmeler eğitimcileri mevsimlik işçi konumuna sokarak, kurumdan kuruma savrulmalarına yol açmaktadır. Bu da işverenlerin keyfi tutumlarına göre imzaların atılması sonucunu getirmektedir. Ayrıca dayatmaları içeren anlaşmalara imza atan emekçiler, esnek mesai ve düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalmaktadırlar. (Özellikle büyük çoğunluğun haftalık altmış saatin üstünde bir mesaiye tabi kaldıklarını göz önünde tutacak olursak büyük bir emek sömürüsünün ortada olduğunu belirtebiliriz.) Bu sıkıntılı, çelişkili ve belirsizlik durumlarının, kamuda çalışan meslektaşlarına eş değer hakları içeren bir yasanın çıkartılmasıyla bir an önce güvence altına alınmasını istiyorlar.

Sektör emekçilerinin bir diğer talebi de taban maaş uygulamasıdır. Sektör emekçilerinin büyük çoğunluğu asgari ücretin altında çalışmak zorunda bırakılmışlardır. Açlık sınırının asgari ücretin üstünde olduğunu düşünecek olursak, tablonun vahametini tahmin etmek zor olmayacaktır. 5580 yasasının 9/2 maddesinde(2014 yılında sektör patronlarının talebiyle kaldırıldı)özel sektörde çalışan bir eğitimci kamuda ki emsalinin sahip olduğu haklardan daha aşağı şartlarda çalıştırılamaz. Bu haklarının tekrardan iade edilmesini talep ediyorlar.

Bir diğer talepte yaz tatili hakkıdır. Özel sektör öğretmenlerinin tatil hakkı MEB kanununa göre iki ay olmasına rağmen iş kanununa göre değerlendirilmektedirler. Hatta bu kanun dahi yeterince uygulanmamaktadır.(Ortalama onbeş ile yirmi günlük izinlerle sınırlı tutulmaktadırlar) Bu durum da ciddi hak ihlallerinin yaşanmasına yol açmaktadır.

Sektör öğretmenlerinin hak ihlalleri ve hak gasplarından kaynaklı çok fazla sorunları ve bunlara bağlı olarak gelişen haklı talepleri var. Yukarıda sıralanan talepler kalıcı bir şekilde çözüme kavuşturulması durumunda diğer sorunlarında çözüme kavuşacağı mümkün gözükmektedir.

Sektör öğretmenlerinin taleplerine özetle baktığımızda genel olarak şu sonuca varmaktayız; İşçi statüsü ile memurluk statüsü arasında keyfi ve yasal boşluklardan kaynaklı olarak adeta pinpon topu gibi savrulan sektör emekçileri, adil bir meslek kanunun çıkartılması ve gasp edilen haklarının iade edilmesiyle beraber bugüne kadar uğradıkları ihmalin giderilmesini ve gerekli mesleki saygınlığa kavuşmayı istiyorlar. Özellikle öğretmenin kamusu, özeli ayırımı olmaz düşüncesinden hareketle mesleki eşitliğin sağlanmasının oldukça önemli olduğunu ve bu ikiliğin bir an önce çözülmesini talep ediyorlar.

Gelişmiş ülkelerde, özellikle Finlandiya gibi ülkelerde öğretmenlik mesleği en itibarlı ve şartları en iyi mesleklerin başında gelmektedir. Bizim gibi ülkelerde ise ne yazık ki öğretmenlere gereken itibar gösterilmediği gibi neredeyse ikinci sınıf muamele gösterilmektedir.

Evrensel hukuk ve anlaşmalar, toplumsal etik, eğitimcilerin yaşam koşullarının ve hukuki haklarının hiçbir zaman kendilerini mesleklerinden soğutmayacak, bilakis motive edecek düzeyde olması gerektiğini savunur. Akıl, vicdan ve hukuk, yeni neslin inşasında ana rolü olan eğitimcilerin insanca yaşam sürdürmelerini gerektirir. Aksi durumlar insanlık dışılıktır.

Devletlerin asli görevi tüm yurttaşlarına insanca yaşam koşullarını şartsız şurtsuz sağlamaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.