ÖZGÜR EŞ YAŞAM -17-

Bêjdar Ro Amed

Paylaşmak, Alan Açmak ve Birlikte Akmak…

Yüzeysel Yakınlıktan Varoluşsal Buluşmaya

Yaşam, yalnızca iki kişinin aynı evi ya da aynı zamanı paylaşması değildir; bu, yüzeyde kalan bir birlikteliktir. Gerçek ortaklık, yaşamın anlam seviyesinde gerçekleşen bir buluşmadır. Bu buluşma, iki varlığın bir diğerinin varlığına alan açmasıyla; birbirinin varoluşuna tanıklık ederek ve birlikte akmaya istekli olarak kurduğu bir ilişkidir. Buradaki paylaşım, bir eylem değil, bir seviye hâlidir.

Paylaşmanın Derin Doğası

Paylaşmak, ne salt bir bilgi aktarımıdır ne de duygusal bir boşalım. Bilgi, tarih boyunca çoğunlukla zihinsel bir iktidar biçimi olarak kurgulanmış; bilenle bilmeyen arasında hiyerarşik bir çizgi çekmiştir. Bu çizgi, yalnızca öğrenmeyi değil, yönelmeyi de denetim altına almıştır. Bilginin paylaşımı böylece bir eşitsizliğin, kimi zaman da bir tahakkümün zemini hâline gelmiştir.

Oysa gerçek paylaşım, bu zihinsel mülkiyetin sınırlarını aşar. Yaşamı birlikte taşıyan özsel bir açıklıktır. Ne dayatma içerir ne yoksunluğu ima eder. Çünkü hakiki paylaşımda roller çözülür: Ne bilen kalır ne bilmeyen, ne veren kalır ne alan. Sadece birlikte var olan bir açıklık vardır — arada doğan, kimseye ait olmayan bir alan. Bu alan, insan olmanın en derin boyutlarından biridir: Ben’i aşan ve biz’e açılan bir eşik.

Bilgiden Öte, Varlığa Açıklık

Bu alan, eşitlik değil; eşlik alanıdır. Zihinsel eşitlik değil, varoluşsal yakınlıkla ilgilidir. Biri diğerine alan açar; ama bu açılan alan, müdahale ya da düzenleme değil, birlikte akmayı mümkün kılacak bir boşluk yaratmaktır. Boşluk, paylaşımın özüdür. Çünkü dolu bir zihinle, kalabalık bir benlik duvarıyla, ne dinleyebilir ne de hissedebiliriz. Bu yüzden paylaşmak önce sessizleşmeyi, sonra da duyumsamayı gerektirir.

Boşluğun Dönüştürücü Gücü

Yaşamı birlikte yürümek, ancak bu sessizlikle başlar. Bir diğerini değiştirmeye çalışmadan, olduğu gibi görebildiğimizde; kendi sınırlarımızı fark edip onları başkasına dayatmadığımızda, birlikte bir yaşam oluşmaya başlar. Bu oluş, dışarıdan bakıldığında “ilişki” gibi görünse de, aslında içsel bir uyumun dışa yansımasıdır.

Sessizlikle Başlayan İçsel Akış

Her birey kendi bütünlüğündedir; ama bu bütünlükten öyle bir ışık yayılır ki, diğeriyle temas ederken bir “biz” doğar. Bu “biz”, iktidarın değil, özgürlüğün ortak dilidir.

Biz’in Sessiz Doğumu

Yaşamın ortaklaşması, sadece birlikte zaman geçirmek değil; birlikte anlamı hissetmektir. Bu anlam, sözcüklerle değil, sezgiyle duyulur. Bazen bir bakışta, bazen sessiz bir varoluşta açığa çıkar. Bu yüzden gerçek paylaşım, çoğu zaman sözsüzdür. Çünkü anlam, bilgi gibi tanımlanamaz. Bilgi netlik ister, anlam ise derinlik. Bilgi sonuçtur; anlam ise oluş.

Anlamın Sözcüksüz Dili

Bu yüzden, yaşamı ortaklaştırmak, bilgiyle doldurulmuş zihinlerin değil, sadeleşmiş ve sezgisel benliklerin işidir. Gerçek paylaşım, bir diğerinin bilgisine değil, varlığına açık olmaktır.

Hiçlikte ve Bütünlükte Birlikte Akmak

Birlikte akmak, herhangi bir yöne değil; aynı anda hem hiçliğe hem bütünlüğe yönelmektir. Bu hâl, aşk gibi, özgürlük gibi, tanımlanamaz ama hissedilebilir.

Varoluşla Bütünleşen Paylaşım

Ve bu hissedişin içinde, hiçbir zaman sadece iki kişi yoktur. Doğa da oradadır, sessizlik de, yaşamın kendisi de. Yaşamı ortaklaştırmak demek, yalnızca birbirimizle değil, yaşamın bütün varlığıyla da birlikte yürümek demektir. O hâlde paylaşmak, sadece insana özgü bir edim değil, varoluşun evrensel çağrısına kulak vermektir. Paylaşmak, kendine alan açmaktır. Ve birlikte yürümek, bu alanı sevgiyle korumaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.