Partilerin üye yarışı!

NACİ SAPAN
Birbirlerinden üye ‘çalmayla’ övünen particilik anlayışının hâkimiyet savaşlarının yaşandığı bir dönem başladı. 80/90’lı yılların particilik anlayışı kendini ciddi bir şekilde gündemleştirdi.
‘Benim üye sayım sen'in üye sayını döver’ demek istiyorlar. Yine aile, aşiret, bindirilmiş kıtalar mantığı devrede. Bana göre, yine nitelik mi, nicelik mi sorusu önemli. Daha önceki yazımda yine bu konuya değinmiştim, partilerin ideolojik duruşlarının, dünyaya bakış açılarının geçerliliğini seçmene, topluma kabul ettirmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.
Yani ilkeli duruş son derece önemli,  
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına hazırlandığımız bu aşamada, üye kabulü mümkün olduğu kadar parti tüzüklerinin okunarak, benimsenerek gerçekleşmesi sağlanmalıdır.  
Büyümeyi gelişmeyi, ülkeyi ya da kentleri yönetmeye aday olanların yapacaklarıyla, plan, projeleriyle ikna edilmesi gereken seçmen profilinin aksine, bireysel ya da toplu katılımlarının lanse edilmesi ile övünen, bunun üzerinden büyüme planları yapan parti ve particilerin çabalarını anlamakla birlikte, doğru bulmuyorum. Birbirlerinden 'Aldıkları' üye sayısı üzerinden kavgalarına da bir anlam yükleyemiyorum. 
En göze çarpanı da üye sayısı konusunda burnundan kıl aldırmayan AK Partinin, son dönemlerde ‘Yoğun katılım’ haberleriyle övünmesi. Diyarbakır’da Gelecek Partisinden kendilerine yoğun bir katılım olduğu yönünde yarattığı algı ciddi şekilde tartışma konusu. Verdikleri rakamın gerçekçi olmadığı yönünde itirazlara bakıyorum, çok iddialı. Gelecek Partisi daha dünkü parti, üstelik orayı inşa edenlerde AK Partiden kopup gidenler. Karşılıklı bir gidiş-dönüş olabilir, ancak katılımla ilgili yaratılan rakamsal algı, ‘güçlü iktidar’ imajına uymuyor.
Partilerin, bireysel güçlerle değil, toplumsal güçlerle iktidar olunduğunda ülkeyi daha sağlıklı yöneteceklerine inanmaları, bu yönde çabalar geliştirmesi gerekiyor. Yani, ilkeli duruş ve uygulamalardır toplumu ikna eden. Sadece iktidar kollayan seçmen profili ile partileri ayakta tutmanın mümkün olmadığını anlatmaya çalışıyorum, iki örnekle konuyu noktalıyorum.
1-Cumhuriyet tarihi boyunca kurulan, kapanan parti sayısı yüzleri aştı. Ayakta kalan, ikinci yüzyılın umudu olarak hala gündemde olan parti,  Cumhuriyet Halk Partisi. En başından beri üyelerinin parti kademelerindeki emeğiyle ayakta duran bir parti. Anlayış, sosyal demokrat, halkçı, milletçi. En kötü zamanlarda bile yüzde 25’in altına düşmedi. Yüzyıl sonra hala iktidar yolculuğu yapıyor. ‘Yorulmayan Parti’ imajı daha da güçlendirecek.  
2-HDP-Bir misyon partisi. 90’lı yılların başından itibaren sayısız isim değişikliğine rağmen yüzde 10’luk barajı aşma başarısı gösterdi, doğal, ilkeli katılımlar, ilkeli duruşla yüzde 15’lere kadar ulaştı. Şu ana kadar bu misyonu temsil eden parti dönemlerinde toplu katılım ya da toplu ayrılmalara tanıklık etmedik. Sağlıklı büyüme gösterdiği için bütün çabalara rağmen barajın altına düşmüyor.     

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.