POPÜLİZM BİZİ HASTA ETTİ

Mümin Ağcakaya

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                              

 

    

 

Yoğun bir ajitasyon ve propaganda bombardımanından adeta bitap düştük. Popülist ağırlıklı olarak yaratılan bu ortamdan psikolojimizin etkilenmemesi mümkün mü? Akıl sağlığımızı nasıl koruyacağız?  Pembe tablolarda, vaat enflasyonunda boğulmamak için ne yapmamız gerekiyor? Bazen medyadan uzak durmanın, iyi bir tavır olup olmayacağını düşünmekten, insan kendini alamıyor.

 

Sanatta ve politikada popülizmin, toplumsal yaşam alanına girmesinin üzerinden yaklaşık yüz yıla yakın bir zaman geçti. Fransızca kökenli bir kelime olan popülizmin ilk kurucuları Leon Lemonnier ve Andre Therive’dir. Halkın duygularına hitap ederek, onları harekete geçirmeyi ve sonuç almayı amaçlayan bir tarz haline geldi. Popülizm üzerine çok yazılan, konuşulan, hatta günlük entelektüel yaşamın içerisinde sıkça yer alan bir kavram oldu. Birçok alanda kullanılan bu kavrama, siyasal alanda halkçılık veya tersi anlamda halk yardakçılığı  anlamları da yüklendi.

         Popülizm, toplumun elit bir kesim tarafından bastırıldığını ve gelişmesini engellediğini; dolayısıyla halkın çıkarlarını esas aldığını öne süren bir anlayış ve felsefi yaklaşım olarak ortaya çıktı. Popülist yaklaşım ve söylemler hem sol hem de sağ politikacılar tarafından sıklıkla kullanıldı. Popülizm yönetim karşıtı bir tutumu içerdiği gibi; milliyetçi veya köktendinci söylemin de malzemesi haline geldi. Söylemlerdeki kurguları genellikle; halkın çıkarlarını kendilerinin temsil ettiği üzerine inşa ettiler ve kitleler içerisinde ikilem yaratarak; ağırlıklı olarak emekçi kesimlere, orta sınıflara ve köylülere hitap ederek sonuç almaya çalıştılar.

 Edebiyatta; halktaki olumlu özellikleri ortaya çıkarma çabası içerisine girmelerine karşın; siyasal alanda alt ve orta kesimlerin duygularına da hitap ederek; siyasal amaçlara ulaşmak için aradaki kurumları hiçe sayarak, direk bir ilişki yoluyla diyalog kurmayı esas alan bir söylem içerisinde olmuşlardır.

 

 

                  Popülizm temelli yürütülen propagandalar sonucunda, kitleler sonu belirsiz maceraların ve beklentilerin içine sokulmuşlardır.   Gerici popülist politikaların temsilcileri olarak Hitler, Mussoloni, kitlelere bıkmadan usanmadan aynı nakaratları tekrarlayarak; sonunda kitlelerde bir inandırıcılık yaratacağını düşünmüş ve bunu uygulamışlardır. Alman faşizminin ve popülizmin en iyi uygulayıcısı olan Hitler bu konudaki düşüncesini‘’Propaganda az sayıda düşünceyle sınırlanmalı ve bunlar bıkıp usanmadan yenilenmelidir. Kitle en basit düşünceleri bile ancak bunlar kendisine yüzlerce kez yenilendikten sonra anımsar.’’  Yaklaşımıyla dile getirmiştir

         Propagandanın kitleleri seferber etmek için çok etkili bir araç olduğunu bilen Hitler bu görevi yürütmek için özel bir bakanlık kuruyor. Propaganda Bakanı Göbels’i bakan olan Göbels ise “Katolik kilisesi iki bin yıldır aynı şeyi yenilediği için ayakta duruyor.’’ Değerlendirmesiyle Hitler’i tamamlamaktadır.

 Bu yaklaşımların ardılları olan Saddam, Esat, Juan Peron vb. gibi birçok örnek de; öncelleri gibi bu yolu takip etmişler ve halklarına çok büyük acılar çektirmişlerdir.

         Ortadoğu toplumlarında yandaşlık ve tebaa kültürü, özgür düşünme ve iradi toplumlar olma önünde engel olmuştur. Neredeyse gelenekselleşen bu yaklaşımlar, popülizmin güçlü zemin bulmasını kolaylaştırmıştır. Saddam ve Esad gibi popülist politika yürütenler halkın çıkarlarını esas aldığı gibi bir algı yaratmak istemişlerdir. Fakat bu politikalar genellikle; milliyetçi ve totaliter eğilimlere hizmet etmiştir. Dolayısıyla popülizmin albenisine kapılmanın bedeli hep ağır olmuştur. Toplum ve gelecek kuşaklar bunu ödemek zorunda kalmışlardır.

 İletişim çağını yaşadığımız bu dönemde, propaganda için kitle iletişim araçlarının önemi daha da artmıştır. Başta sosyal medya olmak üzere göze, kulağa ve duygulara hitap eden; basılı, sözlü ve görsel iletişim araçlarından etkilenmeyen olmadığı gibi; amaç için etkili şekilde kullanılmaktadır. Propaganda bombardımanına maruz kalan kitlelerin bundan etkilenmemeleri mümkün mü?  Süper güçlerin arasındaki soğuk savaşların en etkili silahların başında medyanın geldiği bilinmektedir. Ayrıca Batı dünyasında iktidarları kurmakta ve devirmekte medya çok etkili bir araç haline gelmiştir.

 

       Ünlü düşünür Karl Poper ‘’insanların %90’ı duyguları ile hareket eder,’’ belirlemesi, insanı bir kez daha düşündürüyor. 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.