Şehirde Sessizliğin Peşinde

Muhammed Esen

Geçen gün, Diyarbakır'da neredeyse unutulmuş bir park köşesinde otururken fark ettim: Şehirde sessizlik neredeyse bir hazine. İnsanlar bir kahve içmek için kafelere koşuyor, toplu taşımalar dolup taşıyor, sokaklar sürekli bir uğultu içinde… Ama işte o küçük köşe, tüm karmaşadan uzak bir nefes alanıydı.

Sessizlik insanı düşündürüyor. Gürültü beynimizi sürekli uyarıyor; sesler birbiriyle çarpışıyor ve biz çoğu zaman farkında olmadan yorgun düşüyoruz. O küçük park bankında otururken, sadece yaprakların hışırtısını, kuşların cıvıltısını ve kendi nefesimi duymak… Bazen bir şehrin en değerli anı, böyle sessiz bir köşede yaşanıyor.

Bunu sadece bir kaçış olarak düşünmeyin. Sessizlik, kendimizle buluşmamızı sağlıyor. Modern şehir hayatının telaşında kaybolmamak için sessizlik, bir durak gibi. Bir kafede tek başına oturmak, bir sokakta yürüyüş yapmak veya bir park köşesinde durmak… Hepsi, şehirle barışmanın yolları.

Aslında sessizlik, yalnızlıkla karıştırılıyor. Oysa sessizlik, kendinle baş başa kalmak, düşünmek ve hayatı biraz daha net görmek demek. Ben o bankta otururken, hayatın gürültüsünün arasında kaybolmuş küçük ayrıntıları fark ettim: çocukların oyun çığlıkları, çiçeklerin kokusu, rüzgarın yön değiştirişini…

Belki de şehirler, sessizlik arayanlar için bir sınav sunuyor. Gürültü içinde sessizliğini bulabilenler, kendilerini biraz daha iyi tanıyor. Ben o gün, sessizliği keşfetmenin sadece dinlenmek değil, kendini bulmak olduğunu anladım. Ve biliyorum ki her şehirde, sadece biraz dikkatli bakarsak, kendi sessiz köşemizi bulabiliriz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.