“Sen duydun mu, sustuklarımı?”

Ceylan Alkan

Tutunamayanlar

Arz-ı hâl

Türk Edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar” adlı eserini, elime ilk aldığım anda, kitabın 724 sayfa oluşu ve çevremde kitabı yarım bırakmış arkadaşlarımın hikayeleri beni biraz ürkütmüş olsa da, kendime cesaret dileyerek okumaya başladım. “Tutunamayanlar” ismiyle müsemma bir eser; hayata, insanlara tutunamayanların romanı. 1970 yılında TRT’nin en iyi roman ödülünü alan eser, dört bölümden oluşuyor. İlk bölümde kitaba tutunamayabilirsiniz (benim de bazı sayfaları dönüp dönüp okuduğum çok oldu) ama sayfalar ilerledikçe hikayenin içinde kaybolmaya ve kendinizi aramaya koyulacağınız gerçeğini aklınızdan çıkarmayın derim. Romanda oldukça yoğun biçimde  kendini hissettiren ‘benlik arama’ duygusu mevcut. Henüz kitabın ortalarına bile varmamıştım ki; sanırım zaman değişse de insanların değişmeyeceği gerçeğiyle, benim de ‘Selim’ yanım tutmuş olmalı ki, kendimi bir kağıdın başında buldum; tükenmiş bir kalemle…

Dışımda kopan bir Nuh tufanı,

İçimde çığlık çığlığa bir çocuk…

Dağların, taşların kaçtığı bir yükün cahil emanetçisiyim.

Hangi yana baksam yaman bir rüzgar; önüne katan her şeyi…

Kıyamet kopmuş sanırsın, yok, kopmadı henüz.

Herkesin kurtuluşu kendi içinde, kıyameti de ha keza…

Sanır ki herkes, kendi dışında ‘herkes’ batmış; tufan dalgaları arasında.

Haykırmak istiyorum, cılız sesimle; gemiye binen kurtulacak diye…

Çıkmıyor sesim, kelimelerim ölmüş olmalı ya da ben…

Esere dönecek olursak, Turgut Özben ve Selim Işık; romanın kahramanları. Turgut ve Selim’in anlatılmaz dostluğuna şahit olacaksınız. Turgut’un hayali karakteri Olric’i de unutmamak lazım. Bence Olric, Türk Edebiyatının  en sevimli hayali kahramanlarından. Turgut’la olan diyalogları kitaba apayrı bir renk katmış. Biraz spoi vermekle birlikte; Şarkılar bölümünde Selim’in dünyaya gelişi, yaşadığı insanların, ortamın tasviri ve en önemlisi çocukluğu yatıyordu. Biraz sert uyandırılmıştı Selim, hayal kırıklıkları, sahtelikler bir hayli yormuş olsa da uyumaya direnmesine  karşın,  gözlerini ebediyete yumdu. Selim’in ölümünden sonra Turgut’un kendine gelememesi, aslında öldüğü gerçeğini kabullenememesinin akabinde yaşamış olduğu olaylar, yüzleşmeler anlatılmakta. Selim’i ölüme sürükleyen sebeplerin peşine düşen Turgut, Selim’den duymuş olduğu diğer arkadaşlarıyla bir araya gelerek, Selim’le ilgili hiç bilmediği detayları öğrenmeye çalışır. Doğrusu bu duyguları yaşamasındaki en etken sebep; onun ölümüne engel olamayacak kadar tanımış olmaması hissi oluyor.

 Eserin üçüncü bölümünde ise yazar, Selim’in aşkı Günseli’nin açıklamalarına yer vermiş. Bu bölümde noktalama işaretlerinin kullanılmaması beni bakarken bile yordu desem yeridir.  Dördüncü bölümde, Selim’in günlükleri ve Turgut’un tutunma gayreti ve Selim’e ait herşeyi en ince ayrıntısına kadar  öğrenme isteği adına yaşadıklarına yer verilmiş. Günlüklerin olması okuyucunun  Selim hakkında daha fazla bilgi sahibi olmasını sağlayan kısımlardan olmuş. Karakter analizi bakımından çok isabetli cümlelerin yer aldığı bir gerçek. Karamsarlık, acı, çokça hicivle siyasi eleştirilerini  geniş bir perspektiften bakarak, gerçeküstü ve simgesel bir ifade ile dile getirmiş olan Oğuz Atay, yaşadığı dönemin siyasal ve sosyal yapısına göndermeler de yapmakta.

Hem mizah hem de trajediyi bir arada bulabileceğiniz eserde Oğuz Atay,  kitapları çok sevdiğini biraz da sitemli sözler ilave ederek, şu cümlelerle ifade etmiş; “kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişigüzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özel itina isteyen varlıklardır. Ne yazık, bu meslekler de artık olur olmaz kimselerin elinde, sattıklarıyla ilgileri olmayan kişilerin. Durmadan kitaplara ve çiçeklere eziyet ederler, onlara nasıl davranılacağını bilmezler. Bana kalırsa bir “Kitapları Koruma Derneği” kurmalı ve kitaplara kötü muamele edilmesini önlemeli…”

Hayata  tutunamayanlar için, “Tutunamayanlar” dan bir teselli ile…

 “-Hep geçer diyorlar ya, Olric. Sence geçer mi?

-Geçer elbet efendim. Bazısı teğet geçer, bazısı deler geçer, bazısı deşer geçer, bazısı parçalar geçer; ama mutlaka geçer.”